30
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1550
Okunma


—Her şey çok güzel olacak…
—Efendim?
—Bir gün gelecek ve her şey çok güzel olacak diyorum be abla.
—Emin misin?
—Olacak be abla, inanıyorum ben buna, salaklık mı yapıyorum acaba inanmakla…
—Yoo, öyle demek istemedim aslında…
—Bendeki kocaman bir umut işte abla, boyumu çoktan aşan, çoğalmasına engel olamadığım bir umut… Ama inanıyorum ben, her şey çok güzel olacak…
—Sen diyorsan olur be mavi gözlü çocuk, eminim ki olur…
…
“Her şey çok güzel olacak…”
Gözlerimin içine bakan iki masmavi göz söylüyordu bu sözü, bir bakış ki insanı ömründen eden… Bir bakış ki başlı başına hayatı sorgulama sebebi…
Belki dokuz belki on yaşında… (Hadi taş çatlasa on bir diyelim.) Elindeki birkaç paket kâğıt mendille akşamın karanlığında düşmüş yollara, üstü başı biraz perişan durumda. Mendilleri burnumun ucuna doğru uzatırken belki de hiç dayanamadığım o ses tonunu kullanıyor yine:
—Abla mendil alsanıza…
—Sağol ablacım, ihtiyacımız yok.
—Nolur al be abla, okul harçlığım için satıyorum…
Tam almak ile almamak arasındaki o tereddütlü çizgide yol alırken arkadaşımın, yarım kalan tavlamızın da yarattığı sinirli etkiyle, sertleşen sesini duyuyorum bir anda:
—Alıştırma şunları, kim bilir ne yapacak o parayla, almakla sadece kötülük yaparsın ona…
Tereddütteyim…
Kalbimi mi dinlemeli şimdi, yoksa aklımı mı? Bu karışık ruh hali durumunda sohbet devam ediyor. Biz soruyoruz, masmavi gözlü çocuk anlatıyor, biz soruyoruz, o anlatıyor… Biz sormayı kesiyoruz, o halen anlatıyor… Bu yaşında küçücük bedenine ne acılar sığdırmış böyle, inanamıyorum belki de inanmak istemiyorum… Çoğu insanın umudunu tamamen kaybetmesine neden olacak şeyler dinliyorum kısacık zamanda… Ne kadar da konuşmaya ihtiyacı var aslında bu masmavi iki gözü taşıyan zayıf bedenin…
Sonra bir anda sanki biri gelip uykumun en heyecanlı yerinde beni dürtüp uyandırmış gibi irkiliyorum. Bu sefer oturduğumuz yerin garsonu giriyor araya… O masmavi gözleri olan çocuğu çekiştirip götürmeye çalışırken bir yandan da söylenmeye başlıyor…
Garson: Kaç kere demedim mi ben sana müşterileri rahatsız etmeyeceksin diye, polise vereyim mi şimdi seni…
Ben: Hayır, durun lütfen, rahatsız etmedi bizi, konuşuyorduk sadece…
Masmavi gözlü çocuk: Boşver be abla, alıştım ben artık, üzülme sen… Benimle konuştuğun için sağol abla, çok sağol…
Garson masmavi gözlü çocuğu götürürken ben öylece kalakalıyorum masada, son duyduğum sözler beynime kazınıyor sanki, tekrar tekrar çınlamaya başlıyor kulaklarımda… Son sözleri söylerken çocuğun yüzündeki o çaresiz ama umutlu gülümseme yüreğimi sızlatıyor. Gözüm bir anda içmeyi unuttuğum kahveye takılıyor.
O anda kafamdan neler geçmiş olmalı ki avucumun içinde sıkmaktan terlettiğim zarları tavlaya fırlatıp çantamdan cüzdanımı aldığım gibi garson ve çocuğun arkasından koşmaya başlıyorum.
—Bakar mısın, diyorum. Bir mendil verir misin lütfen bana…
—Gerçekten mi abla?
—Evet gerçekten, bir mendile ihtiyacım var ve ben senden bir mendil almak istiyorum…
—Tamam abla, vereyim hemen.
Parayı uzatıyorum ama almamak için direniyor “Bu sefer benden olsun abla” diyor ama benim yoğun ısrarım sonucunda dayanamayıp alıyor parayı.
Teşekkür ediyorum, kendine iyi bak diyorum ve ayrılıyoruz… Ardından işte yine aynı ses:
—Her şey çok güzel olacak…
—Efendim?
—Bir gün gelecek ve her şey çok güzel olacak diyorum be abla.
—Emin misin?
—Olacak be abla, inanıyorum ben buna, salaklık mı yapıyorum acaba inanmakla…
—Yoo, öyle demek istemedim aslında…
—Bendeki kocaman bir umut işte abla, boyumu çoktan aşan, çoğalmasına engel olamadığım bir umut… Ama inanıyorum ben abla, her şey çok güzel olacak…
—Sen diyorsan olur be mavi gözlü çocuk, eminim ki olur…
Masaya geri döndüğümde arkadaşımın şaşkın ve meraklı bakışlarıyla karşılaşıyorum. “Hadi kalk” diyorum, “Kalk da eve gidelim, gidelim de her şeyin çok güzel olmasını bekleyelim…”
Arkadaşımdaki artan şaşkın bakışlar, bendeki büyük bir yorumsuzluk eşliğinde hesabı ödeyip kalkıyoruz…
Evin yolunda ilerlerken aldığım mendil işe yarıyor ve gözlerimden süzülen yaşları saklıyor hemen oracıkta…
Şimdi söylesenize bana, olur mu dersiniz… Bir gün gelir de her şey çok güzel olur mu?
Yorumsuzum…
Not: Fotoğraf sayın savaser39’a aittir.
Pelin…
10 Eylül 2008
01:21