11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1004
Okunma
Türkiye’deki işlerden sıkılmıştım, her gün toplantılarla,şirketimin sorunlarıyla uğraşmak beni yormuştu...Tatile çıkmanın vakti de çoktan gelmişti...Türkiye’den çıkarak Hawai’ye gelip,6 yıldızlı Montevista oteline yerleştim...Havuz başında şezlonga uzandım, sex on the beach’imi yudumlamaya başladım...Her yaz Bodrum,Çeşme sıkmıştı,arada bir Dubai,Hawai falanda yapmak lazım diyerekten, tatilimi burda yapmaya kadar vermiştim...
Montevista, Hawai’nin en lüks otellerinden biriydi...Otelin devasa büyüklükte bir havuzu vardı..Havuz o kadar geniş ve uzun tasarlanmıştı ki, içini doldurmak için Türkiye’nin barajlarında kalan suyu boşaltsan yine de dolmazdı...Muazzam havuzun yanında muazzam bir bar vardı...Yılların tecrübesi, usta barmenler bardakları havaya atıp tutup turistlere servis yapıyordu...Her yerde bıcır bıcır koşuşan,güneşlenen,havuzda yüzen turist kızlar vardı...Havuzun içinde ise soytarının biri ’come on ladies,come onnnnnnn’ diye bağırarak animasyon yapmaya çalışıyordu ama kimse onu tınmıyordu...Kısacası herşey dört dörtlüktü...’İyi ki bu otele gelmişim lan’ diye iç geçirdim...Aslında tatile çıkmadan önce 6 yıldızlı Montevista otel ile 7 yıldızlı The Burj Al Arab oteli arasında kararsız kalmıştım ama Montevista otelinin o eşsiz tasarımını,mükemmel kaliteli yemeklerini ve sosyetik ortamını görünce ne kadar doğru bir karar verdiğimi bir kez daha anladım...
Yattığım şezlongun çevresinde 5-6 kadar garson benim hizmetimde bekliyordu...Hepsi ağzımdan çıkacak tek bir emire bakıyordu...Onların güneşin altında öylece beklemelerine gönlüm razı gelmedi..Bir tanesini çağırıp 50 sterlin verdim ve ingilizce olarak ’arkadaşlarınla paylaş,hepsini sen alma,ağzına osururum’ dedim...Çok sevindi garson çocuk,belli ki paraya ihtiyacı vardı...Bana sevinçle ’My god will be satisfied from you’ dedi...’From our sentence, my baby’ dedim ve kafamı hafifçe sağa çevirerek ’hadi kaybolun’ işareti yaptım...Hepsi mutlu bi şekilde tin tin koşup, parayı bölüşmeye gittiler...
Bu otelde kaldığım her dakika havaya giriyordum...Boş boş oturmaktan sıkıldım, elime gazetemi aldım..Hayır sandığınız gibi Posta okumuyordum..Ortamın aristokratik kokusuna kendimi kaptırıp 2 sterline ’New York Times’ satın almıştım...Lakin bir süre sonra bu gazeteyi okumayı bıraktım çünkü okuduğum her cümleyi anlayabilmek için Redhouse sözlüğümü kullandığım için çevredeki turistler bana garip garip bakıyordu...Utanç duymuştum,karizmayı çizdiriyordum...Ben her dakika başı, sırayla bir gazeteye bir sözlüğe baktığım için amele görüntüsü veriyor olsam gerek, turistler gülmeye başladılar..Biraz sonra dayanamayıp elimdeki sözlüğü sağ çarprazımdaki turistin kafasına attım...Adam öfkeyle ayağa kalktı ve bana ’madafaka’ gibilerinden birşeyler söyledi...O an ’ben seni madafaka totoş’ diye bağırmak istedim fakat adamın kaslı vücudunu görünce g*tüm yemedi...Adam 1.90 boyundaydı,kaslarıyla ’seni ikiye bölerim’ der gibi bir görüntüsü vardı...Tahminim ingiliz olmalıydı çünkü konuşurken Beyaz gibi r’leri söylemiyordu...Adamın çok sinirli olduğunu görünce ingilizce olarak ’Gel konuşalım,anlaşalım,kavga edip birbirimizin kalbini ya da kafasını kırmayalım,kardeş olalım’ dedim ama şerefsiz adam yine de üstüme yürümeye devam etti..Bende ayağa kalktım ve tşörtümü çıkararak bu kez kaslı vücudumla onu korkutmak istedim fakat kas falan olmadığı için korkmadı...Artık olan olmuştu..Ben de büyük kavgaya hazır olmalıydım...
Artık onunla karşı karşıyaydık...Hiç kıpırdamadan,Yaprak Dökümü’ne jenerik çekiyormuşuz gibi sabit bi şekilde birbirimize bakıyorduk...Oteldeki tüm müşteriler ve personel olmak üzere yaklaşık 300 kişi, işi gücü bırakıp,çevremize toplanarak yuvarlak oluşturdular...Adamla ikimiz yuvarlağın tam ortasındaydık...Adamın ismi Dick’miş...Seyircilerin çok küçük bir kısmı ’İsmael,İsmael,İsmael’ diye benim ismimi tezahurat yaparken,geri kalan ezici çoğunluk ’Dick,Dick,Dick’ diye bağırıyordu...Arka sıralarda küçük bir Türk grubu da ’Bir baba hindi,Dick İsmail’e bindi’ diye bağırıyorlardı...Birde Türk olacaklardı ama beni desteklicekleri yerde benle dalga geçiyorlardı şerefsizler...Bir süre sonra farkettim ki insanlar kendi aralarında bahis bile açmışlar, Dick İsmail’i kaç yumrukta yere serecek diye bahise tutuşmuşlardı...
Dick ise gözünü hiç kırpmadan bana bakıyordu ve dişlerini birbirine sürtüyordu...O an korkmaya başlamıştım...Çok zor bir dövüş olacaktı...
İsmail PİŞER
DEVAMI ÇOK YAKIN ZAMANDA...
www.comatose.blogcu.com