Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
anemon55
anemon55

YARIM YÜZYILLIK BİR AŞK

Yorum

YARIM YÜZYILLIK BİR AŞK

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

739

Okunma

YARIM YÜZYILLIK BİR AŞK



YARIM YÜZYILLIK BİR AŞK




Onun gözlerinde yaşam nehrinde akıp duran bir suyum... Su yatağını bulmak için akmakta!

Bindiğimiz sandal iki kişilik, yalnızlığımsa tek...

Şüphesiz, kılım kıpırdamıyor, şüphesiz acı dolu ruhum...

Önümde çağlayanlar var, delirmiş bir nehir, daha biraz önce su aldı sandalım...Yine de, yarım yamalak da olsa, sana akıyorum, sen sana aktığımı bilmiyorsun, hayat sana akmamı istemiyor, ben söz dinlemiyorum. Balıkların yüzgeçlerinde sana yolladığım selamı aldın mı?

Ya rüzgarla yolladığım sesimi, bulutun sana ne getirdiğini biliyor kuşlar, onları tembihledim korkma...

Tam karşı kıyında bir ağaç var, dallarındaki yemişler sana ikramım, yaprakları teninden kayıp giden yağmur damlalarını barındırıyor, köklerine yarım yüzyıllık bir aşk tutunmakta, aşk; her bahar yeniden ağaçla bir olmakta...

Sırra kadem bastı varlığım, aradığın yerlerde olamam, hiç aklına gelmeyen bir yerdeyim şu an, etimden arındım, dalağımdan, 12 parmak bağırsağımdan, dişlerimden, ama ruhum tas tamam yanı başımda, öyle ki; bazen dertleşiyoruz, sıkılmadan dinliyor beni, bazen ben ona kulak veriyorum, ama gülüp geçmiyor olmazlarıma, olur kılmak için elinden gelini yapıyor, ama burası zaten olurların dünyası, yetiyor aklına getirmen ne istiyorsan, bakmışsın dört başı mahmur oluvermiş, sadece, sadece bir tek dileğim için beklemem gerekiyor, onu da dilemeye içim el vermiyor.

Seni seyrediyorum....

Kışlar geçiyor hüzün bahçelerinden, ayazların sultanlığına ses etmiyorsun, elinde sıcak bir bardak çayla, bitirmek istiyorsun bir ömürlük kahvaltılarını, sonra, dışarı çıkıyorsun, yalnızlığınla daldığın koyu sohbet bölünmesin istiyorsun, bölenlerin sonu hazin oluyor.

Tırnakların o kadar uzamış ki, kir dolu içi, sen kirleri sevmezdin, sanki yıllardır el değmemiş gibiler, oysa ne kadar bakımlıydılar eskiden...

Vazgeçtiğin saatler ve umarsız günlerin bekçiliğinde uyandın güne, sana duyuramadığım sesim için suçladın beni, gösteremediğim yüzüm için, sana dokunmayı özlemedim sanıyorsun, sandıkların yorgunluğuna davetiye çıkarmış, sen davetsizde gidecek gibisin.


Mısır gevreği kutuları, boş soda şişeleri ve onca gazete kağıdının arasında otururken, bana yakın olmak için atmaya kıyamadıkların dolduruyor dünyanı, gözlerini kaldırıp karşı kıyına bakmadan , öylece, saatlerce susuyorsun, susmaktan unutmuş gibisin kelimeleri, sanki “bir daha lazım olmayacaklar bana” diyorsun, inan olacaklar, bilmiyorsun!


Kedilerin dağıttığı çöpleri hatırlıyor musun? Avazın çıktığı kadar bağırıp, beni tembellikle suçlamıştın, bense; senin ruhunda çirkinlikten eser olmadığını düşünüp, “kızmayı bile doğru beceremiyor” demiştim içimden, şimdi kızmış görünüyorsun, “haksızsın” diyemiyorum, sesim sana yetişmiyor buradan.

Çıkmaya korktuğun yollarda, beni bulamamak canını sıkan, seni terk ettiğimi sanıyorsun, acılarını taşımaya gönüllü yeni bir ben bulamamak, böyle yaşamayı yeğlemene sebep, ruhun konuşuyor ben dinliyorum, burada dudaklar değil yürekler dinleniyor, sen sustukça, zıvanadan çıkmış yüreğine söz geçiremediğin aşikar, karanlığın gözlerine bakmayı istememelisin, seni kovalayan şavklarda ara huzuru, küçücük ellerin ve kocaman yüreğinle bir kez çıktın mı yola, tıpkı seni bulduğum o gün gibi, en amaçsız anlarda çıkarsın sevdanın karşısına, sana “neden geldin?” bile demez, diyemez. Öyle bir buyur edilirsin ki umut sofrasına, bir kuş sütü eksik der usun, oda, bugünün en ufak ayıbı olsun.

Ellerin, ellerin tuttu mu hayatın yakasından, büküverir en kuvvetli bilekleri, “buda kim?” diyemez hayat, küçülür karşında, un ufak olur.


Burada aşk meleği; ki sana böyle söylememe içerlerdin hep, tılsımlar, vadiler boyu çiçekler, gökyüzüne koşup duran kelebekler var, bir sen yoksun.

Sanıyorsan bir an önce gel istiyorum, acelem yok, önce dünyayı fethetmen gerek, ki beni fethettiğin gibi, daha sarıp sarmalaman gereken onlarca yürek var, deli bozukları yola getirmelisin, açları doyurmalı, sarhoşları ayıltmalısın, sen geldiğinde evrende seninle birlikte gelir.



TALAN AYŞE KANCA




Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Yarım yüzyıllık bir aşk Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Yarım yüzyıllık bir aşk yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YARIM YÜZYILLIK BİR AŞK yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL