7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1185
Okunma
Bu sabah eski bir geminin güvertesinde Büyükada’ya gidiyorum.İstanbul puslu bir sabah telaşında.Saçlarımı rüzgara veriyorum,derin derin çekiyorum içime İstanbul’u.Denizin maviliğine gömüyorum tüm hayallerimi.Yalnızım kız kulesi kadar ve galata kadar eskimiş ruhumla kucaklıyorum hayatı..
Yine de seviyorum bu iniş çıkış tantanalarını..İnsanların birbiriyle havadan sudan konuşmalarını.Bir kız siyah saçlarını sevgilisinin omuzuna sermiş,koklaşmalarını seviyorum.Martıların nedeni bilinmeyen bu kahkahalarını,adanın suskun kuytularını..Bir yanda ezan sesini öte yanda pazar ayini telaşını seviyorum.
Evinin bahçesinde çiçeklerini suluyor yaşlıca bir teyze.Kahvaltı ediyor öte evin balkonunda küçük bir aile,neşeli sesleri geliyor çocukların.Bisiklete binmiş turlar atıyor adayı gezmeye gelen onlarca insan..Gülümseyen yüzlerin arka fonunda kimbilir ne sıkıntılar var ama güneşin ışıkları tüm karanlıkları alıp götürmüş gibi bu gün.
Limana yanaşan veya kalkan bir geminin boğuk düdüğü duyuluyor.Tatlı telaşlar dökülüyor sokaklara.İnsanlar yanlışıyla,doğrusuyla hayatını sürdürme çabasındalar.
Ben de hayatın içinden geçiyorum eksilerimle artılarımla,azalan zamanım ve çoğalan anılarımla..Tut ellerimi ey ömrüm bırakma sakın,sarıl bana.Sen de herkes kadar gitme.Yol yorgunu,hayat yorgunu başımın ağrılarını dindir..Bana ilk kez cömert ol ömür ve pişman etme.