1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
604
Okunma

Küçükken merak ederdim. Neden beyaz minik farelerin devamlı o tekerlek içinde yürüdüğünü...
Hiç yorulmazlar mıydı? Sonradan öğrendim ne olduklarını o minik hayvanların.
“Kobay bile olsalar dinlenmeliler” derdim, kendi kendime; insanları düşündüm sonra...
O farelerden ne farkımız vardı ?
Kremler alıyor, saçlarımızı boyuyoruz, ilaçlar kullanıyoruz hastalıklı zamanlarımızda. Deniyoruz, deneniyoruz bir bakıma. Ya tutarsa?
Dünya bir top dönüyor dönüyor. O döndükçe biz de yürüyoruz ve onunla birlikte dönüyoruz.
Hayvanlardan farkımız düşünüyor ve konuşuyor olabilmemiz. Buna belki de sadece “Ağzı olan konuşuyor”, dersek daha mantıklı olur.
Hayvanlar istemeden, düşünmeden ve istekleri dışında yaptırıldıkları bu yürüyüşü acaba seçenekleri olsa yaparlar mı?
“İnsan” olarak adlandırılan bizler bu kobaylığı bilerek ve isteyerek ve bazen de farkında olmadan yapıyoruz. Birileri bizi yazıyor ve bizde yazılan oyunu mükemmel oynuyoruz. En iyi aktörlerden daha iyi oynuyoruz hem de. Oyuncak gibi oynanıyoruz, programlanmışız haberimiz olmadan. Her an kontrol altındayız, farkında mıyız? Unutmamamız gereken tek şey, ”kimse kusursuz değildir” diyerek ardına saklandığımız bu sözden kendimizi kurtarabilmek. Sorgulama zamanı işin içinden kıl gibi sıyrılan acımasızların ellerinde kukla görevi gördüğümüz. Farkındayız veya değiliz. Önemli olan bizim ile oynayanların bize bu oyunu ne kadar cazip göstermeye çalıştıklarıdır. Oldukça iyi ve sinsice oynanan bu oyundan haberdar mıyız?
Kredi kartları, hatlı telefonlar, banka hesapları, saatli çalışmalar, bunların hepsi insanları kontrol edebilmek için geliştirilmiş birer oyun ve bizlerde onların oyuncağıyız. Hayvanlar bilmeyerek bir şeyler yapıyor ve yaptırılıyorlar. Bizler karşı koymadan bu işe onayımızı veriyoruz. Hayvanlarla aramızdaki fark nerede kaldı o zaman? Cevap “düşünmek” ise eğer düşünmekten aciz olan ve kendilerine “insan” diye tabir ettiğimiz varlıklar var ya; peki ya onlar, onlara ne olarak tabir etmeli?
Fareler yürür, yürür ve yürür; bilinçsizce. Bizler fareler kadar olamadık. Yürüyor, yürüyor ve yürüyoruz; bildiğimizi sandığımız ve aslında nereye yürüdüğümüzü hiç bilmediğimiz bir bilinmeze...
İstediğini elde etmek için hiçbir zaman aceleci olma, olmaki, istediğin şey sana geldiğinde, geldiği kadar çabuk gitmesin. İçinden negatif duygular geçirme sakın çünkü negatif düşünce, negatifliği getirir. Gül, ye, iç; gez, eğlen çıkar hayatın tadını doya doya ve hep böyle bakmalısın hayata.
Kapat evinin ve kalbinin kapılarını üzüntü ve keder getirecek herşeye ve yaşa hayatı, yarınlara umut ve mutlulukla bakan gözlerle.