3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
625
Okunma
Şair, "Geceleyin bir ses böler uykumu" der ya...
Şu anda uykum bölünerek,yataktan kalkmış vaziyetteyim.
Uykumu ses değil,yerin altından gelen "sarsıntı" yani deprem böldü.
Büyüklüğü nedir,şiddeti kaçtır henüz bilgim yok ama belki de gecenin sessizliğinde fena geldi.
Saat 04.30 civarıydı.
Kısa sürdü sarsıntı ama hem içini ürpertiyor insanın hem de korku veriyor.Apartmanın 5.katından nereye,nasıl gidebilirsin ki?
........................
20’li yaşlarda gencecik bir öğretmendim.
Mart ayı ve yıl da 1970’ti.
Tam saat gece 11’i beş geçiyordu.
Gündüzden divanımın ayağı kırılmıştı.Yaptım sandım ki tekrar "bozuldu" onardığım yer.Ama öyle olmadığını anladım.
Hızlıca köy meydanına çıkmıştım Bergama’da.
Köylülerde hemen oraya geldiler.
-Sabri Hoca,bir yer kesin yıkıldı,burası böyle olduğuna göre merkezi mutlaka yıkılmıştır dediler.
İlk kez depreme tanıklık ediyordum.Korkuyla karışık oldukça heyecan duymuştum.
Bir an lojmanımın yıkılmış olduğunu düşündüm.Ve altında kalmayı düşünmek bile korkutmaya yetiyordu insanı.
Biraz sohbetten sonra herkes evine gitti,ben de lojmanıma.
Küçücük bir el radyom vardı,sabahın çabucak gelmesini istiyordum.Acaba köylülerin dediği doğru mu diye.
Sanırım sabah 7 gibiydi.
Evet doğruydu.
Gediz’de büyük bir deprem olmuştu.
Yıllar sonra o bölgede de çalıştım, otuz yıl sonrada o evlerde hem de çatlak halde insanlar yaşamaktaydı.
Şaşkınlıkla anlamaya çalışmıştım.
..................
Şu an sarsıntıdan yarım saatten fazla bir süre geçti.
İnşallah yıkılan yer olmamıştır diyeyim.
Bu seferlik,bu kadarla kalsın!
Çünkü bu toplumun hafızasında Gediz kadar,Varto’nun,Erzincan’ın,Çanakkale- Yenice’nin ve en son olarak da 1999 Adapazarı depreminin "derin" izleri ve acıları var.