Yağmur yağıyor. Seller akıyor Arap kızı camdan bakıyor.
Bu kısa çocuk şarkısındaki hem yağmura şahit oldum, hemde camdan bakan arap kızına..
İstanbul’da doğup büyümüş bir yetişkinim. Çok şükür ki kendime yetişkin diyebiliyorum. Keza; hâlâ ruhen emekleyen ama tıpış tıpış yürüyen, önceleri şekerle kandırıldığı belli, bugün ise üç kuruş ile kandırılanlar tarafından isteğe bağlı kandırılanlardan değilim.
İş görüşmem için, İstanbul’un tam göbeği diye tarif edilecek Fındıkzade’ye gittim uzun zaman sonra. Gittiğime gideceğime bin pişman oldum fakat, gittim bir kere. Toplu taşıma aracından inmeden önce yeterince gerilmiş, yeterince bunalmıştım. Herkesin birbirine tebessüm ettigi, edebildiği bir yolculuğa susadım doğup büyüdüğüm şehirin göbeğine giden araca biner binmez.!
Birleşmiş milletler gibi dedim ilk önce toplu taşıma aracında gördüklerime. Dakikalar sonra, rüyadır inşAllah bu gördüklerim dedim kendi kendime. Benden başka bir iki yabancı daha vardı kendi şehrine. Benden birkaç yaş büyük bir abla, gözlerimin şaşırmışlığını fark etmiş olacak ki, bir saniyelik bir bakışı ile yapılacak birşey yok be kardeşim dedi gözleriyle çıt çıkarmadan.
Koloni kurmuşlardı resmen benim güzeller güzeli İstanbul’uma dedim defalarca. Kendime mani olamıyordum. Kaba saba, kara ve kıllı, terbiyesi artık imkânsız bu kadar hödük nasıl böyle başı boş, nasıl böyle pervasız, nasıl böyle benim dercesine eziyor,ezebiliyordu bu güzelim İstanbul’u.? Dilimde binlerce defa tekrar ettiğim sorularla indim araçtan...
Görüşmemi yapacağım firmanın tarifi ile şaşkın bir halde dişlerimi sıkarak yürümeye başladım. Tüm tabelalar arapça, tüm camlar arapça, duyduğum her ses arapçaydı.! İstanbul’un göbeğinde, arapların esiri olmuştu masmavi kimliğim.!
Yağmur çiseliyor, bastığım her yer benim yerime ağlayan gökyüzü ile ıslanıyordu. Yüreğim sel-e kapılmış gibiydi.! Ve tüm araplar acaba bu yabancı kim dercesine gözlerimin içine bakarak, sen yabancısın diyordu.!
Başımı kaldırıp aradığım tabelanın asılı olduğu mekâna odaklanmak istedim. Aman Allah’ım, yağmur çiseliyordu ve arap kızı, arap kızları resmen camdan bakıyorlardı.! Çocukların söylediği o tekerleme, o kısa şarkı gerçekti..!
Yağmur yağmak üzere çiseliyor, Yüreğimde kandan seller akıyor, Sayamayacağım kadar çok arap, kim bu yabancı dercesine her taraftan bana bakıyordu.!
Peki nereye kayboldu bu şehrin sahipleri?
Bedelini AllahAllahAllah nidalarıyla can ve kanlarıyla atalarımızın ödeyerek bizlere emanet ettiği bu şehir, bu ülke, bu kalabalıklara neye karşılık teslim edilmişti?
Dilime Hasan Kaplani dizeleri ile oluşan türkü dolandı...
Karanlık bir gece yol görünmüyor Yürüyorum dikenlerin üstünde Kara çalı bana aman vermiyor Yürüyorum dikenlerin üstünde
Güneş erken doğup şafak sökmüyor Gökteki bulutu söküp atmıyor Ay karanlık güneş ışık tutmuyor Yürüyorum dikenlerin üstünde
Sonlanmadı menzil ile durağım Belki çok yakınım belki ırağım Yaralandı parça parça ayağım Yürüyorum dikenlerin üstünde
Yavaş yavaş ilerlerken Kaplani Benim ile yola çıkanlar hani Geri dönsem taşa tutar el beni Yürüyorum dikenlerin üstünde
Hasan Kaplani
Arapça kebap salonu el ilanını bile ayet diye öpüp alnına koyan hanım abla ahhh. Yahu hadi ilk öptüğünde görmedin yemeklerin resimlerini, diğer iki kez öperkendemi yumuktu gözlerin?
Ahh be ablam ahh. İnandığın ama bihaber olduğun o kitabı İKRA n’olur. İKRA.
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
İçi dışı manası her şeyiyle dolu dolu bir yazı...Tıpkı sizin gibi düşünüyorum; bizler memleketimizin her köşesinden geldik amenna zira bizim için vatanımızın her karış toprağı vatan olduğu için bizler misafirden sayılmayız....Lakin hafta sonu şöyle bir çıkıp dolaşayım dediğinde kendi insanından çok başka ülkelerin insanına denk geliyorsun ve yabancı kalıyorsun kendi memleketinde...Sonra yazık diyorsun!Topla tüfekle alamadıklarını ellerini kollarını sallayarak ve de her türlü kültürlerini de beraberlerinde getirerek ele geçirdiler güzelim memleketimi....saygıyla...
Sadece İstanbul değil, ülkemiz köyden kente değişti. sakallılar, kara çarşaflı, gözüne kadar yüzünü kapatan insanlar sardı çevremizi. Yaptıkları camilerle günahlarını örtmeye çalışıyorlar.
Çok etkilendim. ..marmaris de de aynı duyguları da ben yaşamıştımm.her yer ingilizce tabelası her yer sarı sarı kırmızı kırmızı ingiliz. .ingiltere mi ulan dedim burası. .dediler ki Türkiye laik satılmış Ege Bölgesi parsel parsel ...hani yunanlar denize dökülmüş. .işte bende sizin o igrendiginiz aralarla ve Arapça misali top yekun hıristuyan medeniyetine igreniyorum..hay sizin laikliginize diyorum itler gibi yerde sere serpe alt üst oluyorlar. ..buda görmek istemediğin Türkiyenin öbür yüzü
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.