Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
busetzl
busetzl

Şeytanın Oğlu

Yorum

Şeytanın Oğlu

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

802

Okunma

Şeytanın Oğlu

Şeytanın çocuklarının evinde ayakkabılar toz içinde sürünüyordu. Mutfak köşesinde unutulup kalmış tencerenin içinde yemek pislikleri vardı fakat kimse temizlemeye yeltenmiyordu, zaten kimse de görmüyordu. Mutfak lavabosunda kırılmış bir bardak öylece duruyor, asice birinin elini kesmeyi bekliyordu. Ocağın üzerinde yaşlı bir sinek can vermiş, sırt üstü tavana bakıyordu. Hoşçakal sevgili sinek, ölmek için yanlış mutfağı seçtin.

Koltukların eski döşemesi öylece duruyordu. Evin ölü kedisi yıllar önce iğneden azıcık kör tırnaklarıyla koltukları tırmalamış, tırmalamış, tırmalamıştı.. Ta ki iplikleri sökülüp, anne üzerine o çiçekli çirkin örtüyü serene kadar. Çirkindi, fakat bu evde ne güzeldi ki zaten? Bir eskiciden alınmış tül perde minik delikler vardı, ulaşamadıkları tek bir yer bile yoktu lanet kedilerin. Yıllar önce çöpe atılması gereken zavallı televizyon ünitesinin bir ayağı geçen ayki kavgada kırılmıştı. Üzerindeki televizon yere düşüp paramparça olunca ne de çok sinirlenmişti baba.. Dişlerini gösterip bağırmış, bağırmış, bağırmıştı.. Taki çocuklardan biri korkudan altına işeyinceye kadar. Oh, zavallı çocuk. Hiç sevgi görmemiş o minik beyninde kim bilir dönüyordu? Kıvırcık saçlarının altındaki ufak aklı bir çok şeyi anlayamıyor, sorgulayamıyor, sadece öylece kabulleniyor ve önceyi ya da sonrayı asla düşünmüyordu.

Her şey uyumsuz ve çirkin olduğu evde ne yazık ki en çirkin şey yerde hareketsizce yatan genç kadındı. Yüzündeki çocukluk kazasından kalma yanık izinden çirkin tek şey ise şüphesiz ki kalbindeki kırıklardı. Yaşanmamışlıklarla dolu hayatında pişman olmaya bile vakti olmamıştı. Hiçbir şeye kırılmamıştı, kırılmaya değmeyecek kadar olağandı olanlar onun için. Fakat o son silah sesi midesinin sol tarafını delip geçerken kırıldığını hissetmişti. Oh zavallı kadın. İlk defa tanrıya sebebini soracak gücü kendinde bulmuş, yirmi dakika boyunca kendi mide asidinin içinde acılar çekmiş ve nihayetinde gözlerini bu çirkin evde yummuştu. Hemen sağ tarafındaki duvarda ufak kan lekeleri vardı fakat sadece kadına ait değillerdi. Çirkin örtülü koltuğun hemen arkasında saklanan çocuk, babasından kaçamamış, tek bir söz edemeden gözlerini yumup dua etmişti "Annecim lütfen elimi tut."

Banyodaki rafta diş fırçaları vardı (tam 4 tane, biri hiç kullanılmamış) fakat hiç diş macunu yoktu. Rafın üzerindeki aynada evin kızının kurumuş kanı kasvetli odayı neşeyle renklendiriyor, biraz da kalp kırıyordu. Banyoda erotik dansını yaparken yakalanmıştı ecele. Sağ akciğerinden giren kurşun içeride kalmış, o an öldürmese de kan kaybından bayılmasına sebep olmuştu. AIDS’li kanı tüm banyoya yayılırken bir damla akmıştı gözlerinden. Oh, zavallı kız. Aşkı bulmaya hiç vakti olmamış, bedenini öylesine adamlara pazarlamıştı. Hor görülmüş ve belki de biraz hırpalanmıştı. Hiçbir öpücük ölüm kadar içine işlememişti fakat şimdi sonsuzluğun merhametli kollarındaydı. Üşüyerek ve acı çekerek ölürken, son müşterisinin aldığı o çok pahalı parfümü düşündü. Kendisine çok yakışacağına neredeyse emindi.

Küçük çocuğun odasında boynuna dayadığı silahla polisleri bekleyen adam ise, şeytanın ta kendisiydi belki de. Yıllarını mahvettiği insanları acımadan birer birer öldürmüş, anılarına saygı duymayı reddederek gömmeye bile tenezzül etmemişti. Bu hayatı o seçmemişti. Her zaman pilot olmak istemişti fakat yeryüzünde bu aptal eve tıkılıp kalmıştı. Şoför olarak çalıştığı zengin evinden çaldığı silahla her şeyi bitirmeye karar vermiş, tüm planları yapmıştı. O manasız bakan karısından, her gece başkasının altına giren orospu kızından, ve hiçbir şeyi anlamayan aptal oğlundan bıkmıştı. Kan kırmızısı şaraplar içip gökyüzünü keşfetmeye layıktı, kaliteli müzikler eşliğinde kaz tüyünden yumuşak yataklarda uyumalıydı. Sefaleti getiren uğursuz ailesinden kurtulmak onun çelimsiz ruhunu göç eden kuşlar kadar özgür kıracaktı.

Dakikalar sancılar çekerek geçtiler; sanki geçmek istemiyor gibiydiler.

Polis içeri girdi, adam tetiği çekti.
Adam tetiği çekti, çocuk bağırdı.
.
.
.
.

Çocuk büyüdü.
Köpeğin oğlu köpek olur; şeytanın oğlu ise şeytan.
Kaderin acı oyunu; tarih tekerrürden ibarettir.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Şeytanın oğlu Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Şeytanın oğlu yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Şeytanın Oğlu yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL