Bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazımdır. bısmark
Kıpkırmızı
Kıpkırmızı
VİP ÜYE

Gündüz Sayıklamaları

Yorum

Gündüz Sayıklamaları

6

Yorum

4

Beğeni

0,0

Puan

1043

Okunma

Okuduğunuz yazı 26.9.2016 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
Gündüz Sayıklamaları

Gündüz Sayıklamaları

Uykudan yoksun gözlerine sızdım, biraz alkollüydü. Uyuşurum diye düşünmüştüm. Gerçek değil zannettim, yüzmeye başladım, sandalım bile yoktu, beni koruyacak. Tam da bu sırada boğuldum. Gerçekliğinden emin olamayacağın bir şeye çok daha kolay kanıyorsun. Yüreğimde boş salıncaklar sallandı, çoğunun demirleri paslıydı. Dişlerim gıcırdıyordu. Gözlerimle konuşuyordum, sürekli ıslaktı baktığım yer. Pasta tadında susuyordum, anlaşılmak için biraz pastacı olmak gerekiyordu. Oysa hamurdan yüreklerle konuşmaya çabalıyordum. Konuştukça alabildiğine şekil, sustukça alabildiğine kabarmış. Söz verdim içime, kapattığım hiçbir parantezi açmayacaktım. Kırmızı sustuğumla kalacaktım. Açınca çünkü kırmızı kelimeleri, kurdele değil de acı dökülüyordu uçlarından. Sözcükler anlamlıydı fakat hiçbir işe yaramıyordu. Sonuçta hepimizin boğulduğu bir yer vardı ve zamanın bu işe pek gönüllü olduğu gerçeği… Hepimizin sustuğu yaraları vardı ve çoğumuzun anlamadığı…

Bir kuş tüyünün düştüğü yerden kanıyor olması, bazen başımıza kan yağıyor da gökyüzünden, yine de başka renk görebiliyor gözlerimiz, kuş tüylerinin ahını çok aldık.

Gün geliyor, kalbinde inandığın gerçeklerin bile ihanetine uğruyorsun, önce çevren, sonra sevdiklerin ve en sonunda da kalbin bir yalana dönüşüyor, buz gibi yalana. Karanlıkta sorduğun soruların cevabını aydınlıkta doğru alamazsın, bunu ispatlayabilirim, güneşe sorarız, uyumaya gitmeden önce, gözlerini sil, başka bir renk çıkacak içinden, başka bir renk çıkana kadar da inanma aynaya, egonu biraz daha uzaklara terk et, kalabalığa karış, seni kabullenmeseler de… Yaşama sebebimi unuttuğumdan beri, neyi neden yaptığımı hesaplamaya çalışıyorum, hatırlamaya çalışıyorum ya da unutmaya, unutamadıkça hatırlamak zorunda olmak canımı sıkıyor, bir harfi neden sakladığımı bulamıyorum mesela, bir sinema biletini neden çekmecenin altlarına gizlendiğimi, unutmuyorum ama amacını yok sayıyorum. Kalbime sapladığın ağrıların hesabını da sormayı unuttum mesela, yalnızca o ağrıyı hatırlıyorum, onun neden oraya yerleştiğini bilemiyorum. Haklıydım ama bunu anlatamayacak kadar yorgundum. Sonrasında bu ağır adımlarla yürüdüğüm haksızlığım olacaktı. Biraz daha içime kapanacaktım, yalancı kalabalığın tecrübeleri bulaşacaktı adımlarıma. Durmayan suların peşinden giderken ayaklarım yorulacaktı, tam da bu yüzden kalbimdeki ağrıyla birlikte ilk bulduğum boşluğa kendimi sallamak istemeyecektim, bir kuş tüyü gibi düşecektim, amaçsız, yerli, yersiz, zamansız, düşerken başka bir şeye dönüştüğümü zannedecektim, oysa düşünce saçma bir yığından fazlası gelmiyor insanın elinden. Uçarken bile hafifleyemiyorum, öyle ağır ki kelimeler, üstelik de kanıtlanamamış, anlatılamamış, yabancı, soluk soluğa.

İnsanlığın olmadığı şehirlerde, ne kadar kalabalık olursa olsun, ölmek bile basitleşiyor çünkü herkes ölüyor, çoğu zamansız ve sevgisiz. Ağrılarıma acımıyorum, ağırlıyorum onları kalbimin ağırlığınca, umutların böyle yokmuş gibi olması en fazla ağlatıyor beni, oysa alışkınım ben dökülen her şeye. Nereden uyduruyordum bunları, kalbimden mi yoksa başka bir hayalden mi?

Uyuyup da, rüya görmek için uyuyamıyorum, huzurlu uykular asırlar öncesine yol aldı, gidiyor. Derin bir uyku ancak çok fazla yorgunlukla mümkün oluyor. Sonra beni neyin uyandırdığını bilmeden uyanıyorum. Gördüğüm kâbustan çok, dışarıdaki hayatın zorluğu korkutuyor beni. Uyandığım halde kâbus görmem o yüzden. Belki birinin rüyasını yaşıyorum belki başka birinin kâbusundan uyanmaya çalışıyorum ya da birinin duası çıktığım bu yol, arşa varana dek, arsızca. Üzerime yağmur batıyor, eteklerimde gülkurusu desenler, sanki biraz önce öldürülen gülün yüzünü asması gibi, bağırdığım kâbuslar duyulmuyor, henüz yazılmamış kâbuslarım da var, iyi ki görmediğin rüyadayım şimdi, kötülüğüne iyi bakanlar cenneti burası, herkes kendi bedeninin acısı içinde, kötülükten titriyor, yıldızlara sevdalanmam, yılsızlığım mıydı?

Hayatlar parsellendi, hayaller dağıtıldı, sıra rüyalara geldi. Ruhunun bile kendine ait olduğuna inanamıyorsun, en yakınların da başkalarına ait ve herkes bambaşka yalanlara inanıyor. Görünmüyor gözlerindeki hüzün, ağlamaların hissedilmiyor, ağız, burun çizilmemiş bir yüzün var ortada, ifadesiz, kendini ifade etmen için gereken tüm ihtiyaçlarını aldılar elinden, sessizsin, oysa her dakika bağırıyorsun. Olmayan hayallerini anlatıyorsun, olmadıkları için daha çok. Bir hatırayı saklar gibi seviyorsun onları. Hatıralar sevilirken, acıtırlar, hayaller batıyor şah damarına, kanadığını göstermemek için kırmızı giyiniyorsun, herkes seni iyi olduğuna inandırmaya çalışıyor, senin ne olduğunu bilmekten yoksun, elinde ne yapacağını bilemediğin kelimelerin var, sana ait olduğuna inanıyorsun, ama hikâyeni tanımıyorsun, bir hikâyenin içine karıştıramıyorsun o kelimeleri, kendi gözlerini göremiyorsun. Aynada yüzün asık, az önce idam edilmiş gibi.

Dünyanın “yaşanılır” bir yer olduğuna inancımı yitirdim, olsa olsa burası ancak cehennem olabilir. Öyle ya başka bunca kötülük, zorbalık, fenalık nerede olabilir? Hani yaşamaya gelmiştik dünyaya? Ölmeden önce cehennemi yaşıyoruz.

Yaptıklarının hesabını yazacak kâğıt arıyorum, tartamıyorum, akıl işi değil bu, kıvranılası, şaşırılası bir şey. Ancak yağmurun gebe olduğu bir rüzgâra bırakabilirim bunu, tüm her yere dağılırsa belki tartılabilir bu, hafifleyebilir. Rüzgârlı akşamlarda bunu içime atmaktan, içime atmaya çalışmaktan daha çok üşümekten, daha çok yalnızlıktan usandım. Mercanı bol sular hayal ediyorum, hâlâ hayallerin çalıştığı beynime şaşıyorum. Oysa kötülükler yemişti beynimi ya da yanmıştı, kızıl bir yangında. Hep aynı melodinin ince sızısındayım, hep aynı inanç ya da inanılmazlık; kuşlar hâlâ uçuyor ama yalnızca gitmek için.

Bizim eksikliğimiz belki de fazlalığımızdı, fazlaca hisliydik. Kimsenin sendromunda değilim. Neden her sabah uyandığımda son dayağını yemeyi yeni tamamlamış ıslak bir sokak köpeği gibi hissediyorum kendimi? Her gece hangi rüyalarım dövüyor düşlerimi? Yeterince korkum varken, düşlerden alacağım kalmış olamaz mı? Kaçıncı kattaki gökyüzünün lanetini yaşıyorum sessiz ve umursamazca? Çok hatırlayınca insan bir şeyi artık o şey bambaşka bir şeye dönüşüyor, hatırlamak ön planda oluyor, çok hatırlamak, o şeyi unutmaya delalettir ve artık eskisi kadar etkisi sürmemektir. İçimdeki tereddüde roman yazarken, hâlâ kesinliğinden emin olamadığım şeylere çıldırıyorum. Aynı renk elbiseleri giyebilince, kendimizi eşit hisseden çocuklardık.

Daha ne kadar aldanıp, yanılacağız, ne kadar daha kırılma gücümüz var, bu limit nereye kadar, neden kesmiyorlar artık kırılma kredilerini? Ne kadar zaman daha acı eşiğimizi ölçmeye çalışacağız? Ve en önemlisi de, ben, ne kadar zaman neremin daha çok acıdığını bulmaya çalışacağım? Sevmeye hangi yaramdan başlayacağım ve en ilk hangi yaramı sarmaya çalışacağım, ellerim titrerken böyle, neyi, ne zaman, nasıl unutacağım?

Sözler, sözcükler, yazılamadıklarının intikamını alır gibi boynuma dolandı, boğdu ama öldürmedi. Her yağmur yağdığında şairden birkaç şiir düştü yere.

Dünya yalan oldu
Sen de doğruladın!


Yirmi Altı Eylül İki Bin On Altı 16 20
Nevin Akbulut

Not: Yazımı güne lâyık gören, pek Değerli Seçki Kuruluna sonsuz teşekkür ve sevgilerimle,

Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Gündüz sayıklamaları Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Gündüz sayıklamaları yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Gündüz Sayıklamaları yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
MENDERES UYSAL
MENDERES UYSAL, @menderesuysal
27.9.2016 22:02:51
Bir için yanmaya görsün işte böylesine güzel sözler dökülür dudakların da harika olmuş sevgili nevin saygılar
Destina
Destina, @destina1
27.9.2016 14:07:25
Evet sende haklısın çok haklısın demek yerine keşke dünyanın daha yaşanır bir yer olması için kişiler olarak payımıza düşeni kadar bile olsa çaba göstere bilsek ' bir fok balığı bile bu dünyada ' var ola savaşı adına türünü yaşatmak adına ' ayakta kalma savaşı veriyor sırf o bölgede hunharca öldüren acımasız balıkçılar yüzünden ; keşke her durumda sesimizi duyura bilecek kadar bile olsa bir birimizin kulağına fısıldaya bilsek sevgi ve barışı ve tabi İnsanlığı.. o zaman bel ki daha az boğuluruz kendi içimizde..

tebrik ve sevgilerimle..
https://www.youtube.com/watch?v=Lt_Szi2kO7M

Ayşegül AKDAĞ BARUTÇU
Ayşegül AKDAĞ BARUTÇU, @aysegul-akdag-barutcu
27.9.2016 10:17:40
Tebrik ederim Sevgili Kalem
Mahvash
Mahvash, @mahvash
27.9.2016 09:50:49
Sözcükler anlamlıydı fakat hiçbir işe yaramıyordu. Sonuçta hepimizin boğulduğu bir yer vardı
Fatma Oral
Fatma Oral, @fatmaoral
27.9.2016 09:42:36
Çok değerli yazarım;

Ne yazık ki Dünya yaşanılası yer olmaktan çoktan çıktı. Kaçan kaçana. Boynuna bir ip bağlasan yada boşluktan kendini bıraksan aynen dediğiniz gibi bir dolu çuval parçası. Dip dibe ölümler içimiz dışımız kapkara. Artık ağlayamıyoruz bile. Suskun yürekler kendi çıtırtısından ürkek.

Gönül güzelliklerle sayfalar dolusu güller açmak isterdi ki ne çare.

Sevgi ile kalın.
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy, @gulum-camlisoy
26.9.2016 16:45:08
Dünya yalan oldu
Sen de doğruladın!


Yüreğinize sağlık değerli yazarım.

İnşallah bir gün yeniden inşa ederiz yıkıntı dolu iç dünyamızı ve el ele veririz hani olur da bir düş'te kaybolmadan hele ki bir kez kaybolmuşken dünya denen bahçede.
Ne çok solmuş çiçek ve solgun çehre.
Sevgiye dair olmalıydı oysa yazılmamış her şarkı ve şiir.
Sevgilerimle.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL