8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
936
Okunma
Bundan onaltı-onyedi yıl önce okuduğum bir kitapta şu cümle bugün(e)üme kadar edindiğim bir düstur halini aldı; ’önce iç fetih sonra dış fetih’..
Toprağa düşen tohumun önce kök salıp sonra filizlenip boy vermesini hatırlatır bu cümle bana...
Hayatın her safhasında uygulanabilirlik taşıyor baktığım zaman..Hayatımın her anına yaymak konusunda ne derece başarılıyım bilmiyorum ama çabalamak konusunda canhıraş emek verdiğim söylenebilir!İnsan olma gayretinden tutun da insan kalma mevzuuna,oradan alın siz onu ’yaradılanı hoş gör’me düsturuyla uygun bir izdivaç yaptırana dek irdeledim bu cümleyi...
Zira;
Küreselleşmenin getirdiği savaş,terör ve bilimum ben merkezci kavgaların tam da ortasına gümleyen fakat sadece ’insan kalma gayreti’ gösterenlerin algılayabileceğine inandığım bir cümle-i şahane...
Bunca habis gölgenin altında sesimiz çıkar mı bilinmez fakat,yine de çığlık çığlığa haykırmak lazım diye düşünüyorum!
Haykırmalı ki,gün olur gölgeler yerini aydınlığa bırakır!
Milleti millete,kardeşi kardeşe kırdırmalar,minimum hoşgörünün bile sesinin kısıldığı ortamda maksimum hırsın beslediği,üzerimize oynanan oyunlar..
Kürt -Türk çatışması,Alevi-Sünni ayrışması,yok efendim dinci-laik taraftarlığı...
İnsan olma ve insan kalma mevzuunda her insan evvela kendini fethetse mevzular büyük ölçüde iyileşme sürecine girer,bu kaçınılmaz bir realitedir!
Amiyane bir teşbihse affola; ’herkes kapısının önünü süpürse sokak temizlenir’ düsturunca düşünmek de yerinde olabilir zira aynı sokakta yıllarca bir tutam tuz,bir kase un için kapısını çaldığımız insanlara iyiden iyiye düşman kesildik...
Kendimizi geliştirme adına ne varsa rafa kaldırdığımız yakın tarihimizden bu yana,sırtlanların eline çok da iyi malzeme verdik!
Doğu’da Güneydoğu’da işsizlikten kıvranan insana ekmeğimizi bölüp göndermeyi akıl edemedik,kırmızı ette bulunan proteini kurufasulyede göremeyen cahil gözlerimiz kokusu başımızı döndüren yemeğin içinde et(!) ararken,işsizlikten açlıktan kıvaranan ve aile kurmayı hayal bile edemeyen gençlerin eline silah verip dağa çıkaranlara farkında olmadan çanak tuttuk!Kendi toğrağında sürgün yaşayan bir millet olarak,fethedilen topraklarda kardeşçe yaşamayı gözardı ederek,fetihlerin ve bilhassa kalpleri fethetmenin önemini minder altı edip uyuştuk!’Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir’ hadis-i şerifince yaşamayı çoktaan unuttuk!
Şimdi koskoca yiğitler toğrağa düşerken çığlık çığlığa bağırınca ciğerimizdeki yangın söner zannediyoruz!Paylaşmayı en geniş anlamda yenileyemediğimiz sürece bu feryatlar asla ve asla dinmeyecektir!
Yıllar önce üst kat komşularımız kürttü ve ben hayatım boyunca o derece insan sevgisiyle dolu ve bilhassa saygıda kusur etmeyen insanlar olarak onları müşahade ettim;
zira hiçbir anlamda yanlışlarını görmedim...!
Şimdi bu insanlara başka bir ırka mensup oldukları ve ırkdaşları kan döktüğü için düşman mı olmalıydım..veya olmalıyım?Olamam üzgünüm!
Bir gemide on kişiden dokuzu cani bir kişi gerçekten ’insan’sa hangi vicdan sahibi o gemiyi batırmayı tahayyül edebilir?
Kürt değilim,kürtlerin avukatı da değilim(öyle olduğumu vurgulayan arkadaşlar çok oldu da)...Fakat önyargılarımızdan sıyrılıp insana ’insan’ olarak bakmaktan yanayım!
İyi ile kötüyü aynı kefeye koyarsak çürük meyvaların sağlamları da çürütmesinden asla yakınmamalıyız!!
Öyle ki insan hangi gözle bakarsa o enerjiyi yayar!
Uzun lafın kısası;
Kendine ve insanlığına çekidüzen vermedikçe insanoğlu,şer kuvvetlerin kuklası olmaya mahkum olacaktır!
Saygı,sevgi,hoşgörü ve empati edinmekte geciktiğimiz sürece kanımız da akacaktır,gözyaşımız da..
Biz uykunun en kabus yerinde bile uyanamazken atı alan Anadolu’yu çoktan geçmiş sınırları zorluyor,vay halimize...
Toplum bilincini yenilemek dileğiyle...
(Yazıda zaman zaman kullandığım insanoğlu sözü tamamen şahsımadır..
Yazı kişisel düşüncelerimdir ve kimseyi bağlamaz elbette)
ZYNP