1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
889
Okunma
Her kesimden insanın son dönemlerde üzerine çok yoğunlaştığı bir konu; Suriye meselesi. Daha doğrusu Suriyeli meselesi...
Özellikle son bir-iki haftadır bu mevzunun iyice gündemin zirvesine ulaşmasına sebep, yapılmış olan açıklamalar. Tabii bununla birlikte olumlu ya da olumsuz Suriyeli haberleri...
Olumlu haber, Suriyelilerin en az bizim kadar bu vatanın sahibi olduğunu söyleyen, ümmetçiliğiyle göz dolduran kişiler tarafından çıkarılıyor. Mesela bazı Suriyeli ailelerin perişan halleri; bu haberler ön planda tutuluyor.
Olumsuz haberlerse, "Biz kadınları, çocukları, yaşlıları alalım dedik; eli silah tutabilen her erkek buraya toplandı." şeklinde haklı bir beyin fırtınası yapanlardan çıkıyor.
Doğal olarak "Biz adamları mazlum diye aldık, bunlarsa sahillerde tatil yapıp, "Suriye" diye slogan atıyor." diyorlar.
Şunu da ekliyorlar: Madem bu kadar erkektiniz, ülkenizde terör örgütleri cirit atarken, neden bu sloganlar eşliğinde vatanınızı savunmadınız ?
Bu sorular ve verilecek cevaplar uzar gider. Önemli olan, bu muhacir-ensar durumunun toplum psikolojisini nasıl etkileyeceği.
Milletimizin bu gibi konularda hassasiyeti büyük; düşünmeden, ayırt etmeden kucak açar herkese.
Her ne kadar bu konuda hassas olursak olalım, bu hal bedeller ödetecektir bize. En ağır bedel de, psikolojik açıdan ödenecektir.
Bu bedelin ağırlığının sesi uzaktan uzaktan geliyordu. Herkes rahatsız, fakat kimse saniyesinde ırkçı ilan edileceği için açık konuşmuyordu.
Kadınlarımızın sokakta rahat yürüyememesi, Suriyeli grupların hastanelik ettiği Türk gençleri...
Bütün bunlar toplum hafızasına kazınıyor ama kimseden çıt çıkmıyordu.
Bu olanları dile getiren de birkaç kişi, birkaç çevre...
Konya’dan da bir haber gelince artık milletimizin sabrı taştı. Olay geçtiğimiz günlerde, Suriyeli bir grubun sokak köpeğini tekmelemesiyle başlıyor. Bunun üzerine "Türk vatandaşı" genç uyarıyor grubu. Daha sonra bıçaklı kavgaya dönüşüyor tartışma. Bir Türk hayatını kaybediyor.
Türk milleti, her çevre tarafından düşmanlık gören ve bu düşmanlığın sonucuyla ülkesine füze atılan, sokaklarında bombalar patlayan, katliamcı milletler tarafından soykırımcı olarak nitelenen, hakimlerinin skandal kararlarıyla yatıp kalkan, meclisinde ülkesinin düşmanı bulunan, "bayrak için mücadele ediyoruz" diyen futbolcusunun primle çalıştığı, psikolojisi bozuk bir millettir.
Bütün bu olaylardan sonra sinirleri alt-üst olmuş bu millet, başkalarının nazını ne kadar çeker ?
Kendi devletinde, başkalarının Arapça tabela isteklerini nasıl karşılar mesela ?
Zaten patlamaya hazır bir bomba halinde olan bu millet, yaşananlardan sonra ensarlığını ne kadar sürdürebilir ?
Ya da gerçekten mazlum olanlar dışında, diğer Suriyeliler de muhacir midir ?