10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2373
Okunma
Güzel, eşsiz ülkemin bir aydını daha öldürüldü; çalıştığı gazetenin önünde; düşündüğü ve yazdığı için… O binanın önünde sırtından vuruldu, üzerine beyaz bir kağıt örtüldü, ayakları dışarıda kalmıştı ve ayakkabısının tabanı delikti. Kahverengi, bildiğimiz özelliksiz ayakkabılardandı ama; o kadar özel bir adamın ayakkabılarıydı ki gururun resmini çizmişti.
Gazete kağıdında gördüğüm için gazete kağıdından nefret ettiren, televizyonun soğuk camından yüreğime kor düşüren, şuanda bu yazıyı yazarken ellerimi titreten ayakkabılardır… Cesedini bir saat boyunca balkondan izleyen kızın babasının ayakkabılarıdır...
Belki yaşadığımız toprakları savunurken delindi ayakkabılarının tabanı, belki de o toprağın insanları onu yargıya yollarken… Her gün yürüdüğümüz istiklal caddesinde delindi belki de, ama bu topraklarda delindi, bu toprağın insanı olduğu için… O bu topraklarda doğdu, bu toprağın çocuğuydu, onu sırtından vuran adamdan, vurduranlardan daha çok sevdi bu toprakları, bu toprağın kardeşliğini istediği için döktüler kanını, gönlü kardeşliğe zengin kendine cimri olduğu için delikti ayakkabısı…
İki saniyeden fazla bakamıyorum o kareye, bugün kim bilir kaç insanı ağlattı ve sosyal bir travmaya sürükledi o resim ve yine bugün kim bilir kaç Türk, Kürt, Laz, Ermeni var aramızda o ayakkabıyı yenisiyle değiştirmek isteyen… Kardeşliğin ayakkabısıdır o ayakkabı!
Hepimiz İnsanız, Hepimiz Kardeşiz dedirten, bir çift ayakkabı…
Gerçek bir resim, ben buradayım diyen, Türkiye’nin resmi.
Yarın ülkemde belki; cebi tomarla para dolu biri, cebi hiç de dolu olmayan bir gazeteciyi daha vuracak sırtından, kardeşliğe, düşünceye, özgürlüğe kurşun sıkılacak yine…
Burada ne yazılsa o resim gibi, o ayakkabılar gibi üşütemez içimizi…
Kardeşliğin ayakkabısıdır o ayakkabı; kelimeler ile çarpışan; kardeşliğin resmidir o resim…