11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1550
Okunma

1999 depreminden sonra, bende birçok insanlar gibi bunalımlı, zor günler yaşamıştım, hayattan soğumuştum,uykusuz geceler beni oldukça yıpratmıştı. Doktora gittim ilaçlar verdi, ben aspirin dahi içmeyen biri olduğum için mutlak bir şeylerle meşgul olman gerekiyor , hayat devam ediyor dedi .Dr umun önerileriyle ilaçsız, sanatla tedavi olmaya karar vermiştim.
Sanatla uğraşmayı çok seviyordum, sanata olan ilgim her geçen gün dahada çok çoğalıyordu. Sanatla uğraşmak çok güzel bir dünya, lakin evinizde tam verimli de olamıyorsunuz.
Bağlarbaşı’nda yıllardır boş duran dükkanımızı atölye olarak kullanmaya karar verdim.Kör bir sokaktaydı, eşim satma taraftarıydı açmamı istemiyordu, sebebi de burada iş olmaz bak kaç yıldır boş çok komik kira parası istedik kimsenin ilgisini bile çekmedi. Israr ediyordum açmalıydım, depremin kabusunu içimden atamasam da ,meşgul olmak belki beni sağlığıma kavuşturacaktı. Bir sabah eşim anahtarı verdi al bakalım dükkan senin. Eşime hemen bir Türk kahvesi yaptım , yerimde duramıyorum hadi çabuk iç şu kahveni, acelen ne yahu hayretsin ya deyip , Erenköy’den yola koyulduk, trafikte rezalet kendi kendimi yiyorum saate bakıyorum hayaller kuruyorum.İki katlı bir yer, alt katı mutfak ve malzemelerimi koyacağım dolaplar da yaparım. Kapının önüne de bir üzüm asması ekerim. Nihayet geldim bismillah deyip kapıyı açtık, toz toprak örümcekler yuvalar kurmuş saçlarıma ağları takıla takıla alt kata indim.dolap ölçülerini aldım. Atölyemin içini bir güzel hortum takıp yıkadım.Hadi şimdi boya fırça almaya. Eşim hafta sonu alırız dedi, ben alıp geliyorum dedim ve çıktım . Nalburdan malzemeleri aldım, hadi başlıyoruz boyamaya, bugün olmaz dedi gene, neden dedim,duvarlar çok yüksek merdivenle olacak iş değil uzun saplı fırça gerek dedi. Ben onu da bulurum dedim ,yan sokakta inşaat vardı, kalfayı buldum rica ettim verdi. Başladık boya yapmaya, ve bitirdik.Akşam 11 arabasıyla eve döndük. Yıllarca süren çalışma hayatımdan sonra kedime ait bir mekanda sanatla uğraşmaya başlamıştım. Kapsının dibine de üzüm asması ekmiştim, öyle sevmişti yerini 5 ci katlara kadar tırmanmıştı asmam. Asmalı konak diyordu müşterilerim. Çok şirin bir dünya kurmuştum, bir de arkadaşlarımın uğrak yeri olmuştu. Sabah saat 7.30 açıyordum, akşam saat 9 ları buluyordu eve dönüşüm. Hatta eve gitmek aklımın ucundan geçmiyordu, sanatla uğraşmak öyle güzel bir dünya ki, saatleri unutturan insanı sağlıklı kılan, sağlığıma kavuşturan. Bu minik atölyemde 3 kişisel sergi açmıştım. Günler akıp gidiyordu 7 yılında atölyeme fareler dadanmıştı. Yaptığımız her yöntem netice vermiyordu.
Gene ani bir kararla atölyemi Kuzguncuk semtine taşıdım, mis gibi boğaz havası .sabahları sanatla akşam üzerileri şiirler yazarak her şey güzel gidiyordu, fakat iş yeri kapısı açık olduğu için buraya da fareler dadanmıştı. Çok sinir eden bir durumdur,atölyemde iki minik fare tüm malzemelerimi kemirmişti.Denemediğim bir şey kalmamıştı. koyduğumuz gıdaların hiç birine de dokunmamıştı fareler,hatta bir müşterim afyon sucuğu getirdi eldiven takıp kesip koyduk bir gram dahi yemedi, ökse, kapan,zehir nafile. Bir sabah atölyeme gittiğimde taşı kemirmiş temele inecek neredeyse çıkış yolu aramış ve 5 kğ dan fazla toprağı dışarı çıkarmıştı.Tabi çıldırmıştım ve atölyemin sahibine tel açtım ben bu ay sonu çıkıyorum ,a aa sizden çok memnunuz neden Oya hanım dedi.Atölyemi fareler istila etti artık tahammülüm kalmadı,bende atölyemi çok seviyorum lakin bu durumda mümkün değil dedim.Yarın sabah ben geliyorum bir tane fare kalmayacak . Tabi ki ökse, kapan, zehir sandım. Ertesi gün Mustafa bey geldi, şimdi nalbura gidiyorsun 500 gr alçı 500 gr un , bu karışım yap bir kaseye koy ,yanına bir büyük kap su. Fareler bu karşımı çok sever üzerine bolca su içerler.sabah geldiğinde taştan fareleri, heykel kesilmiş halde bulacaksın. İnanmasam da denemeliyim ve denedim.Gerçekten ertesi sabah atölyeme geldiğimde taştan farelerle karşılaştım. Hatta bir arkadaşım tesadüfen o gün atölyeme geldi , gerginim, bir fare savaşı vermişim, durumu anlatınca beni güldürmek için ,sanat böyle bir şey taştan fareler de yapmışsın dedi...
Oya Gedik
Atölye anılarım.
Bağlarbaşı /Kuzguncuk
2008