16
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1631
Okunma
“Eski bir Son/baharın,
…yaprağına düşen çiğ damlasına ithafıdır…
Belki de tarihsiz takvimlerin girdabındaki ilk/bahara…”
Günlerdir sana yazdığım ve göndermediğim kaç mektubu yırttım bilmiyorum. Kimsesiz ellerimle küçük bir umudun gölgesinde beklemekteyim, hiç gelmeyecek olanı. Sebepsiz değil aynalardaki bu hüzünlü, dermansız halim… Sana kilitli yüreğimle susuyorum uzun uzun, rıhtımda pusuyorum gecelerce, uzun süren karanlıklara küsüyorum ve sayende hayata…
Bugün yüreğimi satır satır sana göndermek için çıktım sokağa. Zarfın üzerine yabancı bir ismi yazmayı sindiremedim de içime, yırtıp attım yine. İsminin her harfini çiçek çiçek yüreğime nakşetmiştim oysa… Şimdi sen bakma bana, hüznü ve özlemi biriktirmeye devam et yalancı bahar. Ben de karanlığın orta yerinde yeni mektuplar yazmalıyım ardı gelmeyen… İlk kez ve son kez demeliyim her defasında yaprak yaprak… Biliyorum her hazan yüzün olur dört duvar ardında ve izimi süren en deli rüzgar beni bulur o an… Yanaklarıma hasret yağmaya başlar kanla karışık. Gözlerime martılar dolar ve hüznümle yağmurlar ıslanır tek kişilik gecelerimde. Buz keser içimde yaz(a)madığım şiirler… Bu zemheri ayazında gözyaşlarım donar mı söyle…
Sen…
Yine say hadi…
Bir, iki, üç ve bitti…
Kalakaldım karanlığın orta yerinde, perişan... Deniz, rüzgar ve zaman geçiyor mevsimlerce. Bir ben kalıyorum seninle dopdolu ve karanlığın orta yerinde her dem güz olan ben... Ne kadar susuyorsam o kadar dibine vuruyorum yokluğunun… Bilmiyorsun kaç gece sökmek istedim seni kör bıçaklarla yüreğimden, kaç gece ellerinden tutup kendimden gittim bilmiyorsun… Seni bulduğumda yitirmişim ben yalancı bahar. İşte en çok bu nedenle… En çok hazanı giyerim tenime şimdi. Yağmur gözlerim, rüzgar saçlarım ve suskunluğum sevdanın en koyu demi oluverir küskün güzümün içinde. Ve sen ey çiçekli bahar; içimdeki sancının derinliğini bilmiyorsun hiç…
Zaman acıtarak akıp geçiyor yanımızdan. Belki bir gün olmayacağım buralarda ve rüyalarım kabusa dönüştüğünde tutmayacaksın ellerimi. Düşleri en güzel yapan, gerçekliğindi oysa kendin sandığım… Suskun bir son’la karşı karşıyayım şimdi. Acıyla yanıyorum… Ne ekersen onu biçersin derler ya hani. Bir yanlış tohum atmadım ki yüreğine böyle filizlendin. İçimde deli rüzgarlar biriktiriyorum şimdi. Biliyorum artık gel(e)meyecek mutluluğum…
Ben…
Koynumda büyüttüğüm hediye yıldızlar…
Ve akşam tadında bir bardak çay…
Dilek ağacından kopmuş yıldızları eteklerime doldurduğumu bilirsin her gece. Gece gözlüm, akşam sefam senin içindi tüm hazırlıklar. Gecenin sana ait yanında ellerimle demlediğim çayı nasıl da seversin sen. Her yudumda senin olurmuşum gibi sarılırsın bardağın ince beline. Ve ben de hep seni özlüyorum aslında –ki biliyorsundur ya da tahmin edebiliyorsundur melankolik hallerimi… Akşam oluyor, sabah oluyor… Akşam oluyor, sabah oluyor yine… Umuda sarıldığım her yeni gün daha iyi anlıyorum kanamadan yaşamıyor yürek. Nereden bilebilirdim ki…
Sen olmaz desen de… Ben her şeyden vazgeçtim şimdi. Yıldızlar ve bir bardak demli çay belki dudak payını özlüyor. Ben nereden bilirdim ki yaşamadan, sensizlik yoruyormuş işte insanı… Ömrümün son deminde yorgunum düşlerden… Her gece beni çağırıyor yıldızlar yine ve ben karanlık gölgelerle oyalanıyorum. Deli bir özlemi yüklenip seni görmeye gidiyorum yemyeşil bahçelere… Kaç kişiyi sana benzetiyorum… Bilemezsin… Bilemezsin ki bu; sevdaya dair nasıl bir gayrettir… Sensiz yaşamak insanı yoruyor, anlıyorum nihayetinde… Vuslatı beklemiyorum artık, acıyor sol yanım ismini her anışımda. Şimdi gelsen hangi isminle hitap ederim ki gönlümün gülünü kederlere saran çiçekli bahar.
Artık yitirdim heyecanımı lakin ne yapıyorsun oralarda diye düşünmeden de edemiyorum. Bu şehrin ışıklı vitrinleri, ılık rüzgarları, kalabalık sokakları ve çok katlı binaları üzerime geliyor sanki. Ve her yıldızda gözlerin, ellerin Ay’ın on dördü diyorum niçin saçlarımda hala ellerin… Neden… Suçum nedir bilmiyorum ve yahut suçun nedir onu da bilmiyorum. Her mevsimin bir sırrı mı vardır yani. Neden…
Tek bildiğim şu, zamansız sevdalar büyütmeyeceğim artık içimde. Ne olur sen de üzülme. Yorma artık kendini de yüreğime yenildim farzet. Senden hediye suskun sabahlarda can verdim say. Gözlerinin tuzaklarına tutulan koyu siyah bir denizdim ve kısa bir film idi yaşanan belki. Dudakların gecelerimin ateşiyle buluştuğunda yüreğimi yüreğine yeni yaslamıştım oysa… Kırgın da olsam aldırma, içimdeki “sen”e bakıp bakıp karanlığa yaslanıyorum şimdi ben…
Ve film bitti…
Gözlerime yalancı baharlar yükledi gözlerin…
Darmadağın varlığımda bitmeyen, “sevda”ndı.
Yokluğuna astım şimdi kendimi.
Ve hala gerçek yalanlar…
Gözyaşlarımın rutubetinde ölmüyorsam
Bir kez daha anla sevgili
Sonbaharda bitimsizdir sevdalar…
Ağustos 2008
Ayşegül TEZCAN