3
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
903
Okunma
Daha yeni,
Biraz önce işte. Kanatlarındaki renkleri soldurdum. Oysa bahara hazırlanmış onlarca pastel üzerine çöken griyi kaldırabilir miydi? Düşünemedim.
Büyük zorluklar, derin sancılar karşısında güçlü olduğum sanısını yitireli aylar oldu. Kan kaybeden bir beden gibi düş gücüm de çekiliyor kurumuş bileklerimden. Yanıldık, çok yanıldık BEN!
Şimdi kaç keşke silip süpürür yanık izlerimi. Közü kalmamış kaç kül daha tutuşur, bilmem. Fakat yeni bir şey öğrettiler bana. Kitaplarda bulamayacağım kadar gizemli bir şey. Kırılacak kadar ağırlaştığım geceleri unutturuyor bana.
“ Sana geldim kuru gecem, tatlı acım. Çok çirkin bir kızın dünyalar güzeli masalını duydun mu sen? Bana kırık bir çerçevenin parçalarında gösterdiler. Aynalara sıçramış hüzün batıklarında. Söylesene hadi, kesik bir rüyanın öyküsünü yazabildin mi? Ben okudum. En karanlık geceyi kalabalığa boğacak kadar gürültülüydüler.”
Çay demliyorum şimdi. Çaydanlığın dibinde birikmiş kireç yığınıyla resim çiziyor gölgem. İrkilmiyorum, Çünkü onlarla yaşamaya da alıştım. Ah dünya, Ah sen!
Uzaklara mıhlanmış gözbebeklerim gölde tuhaf çizgiler çiziyor. Çocukların pembe gülüşlerinde yitirdiğim bir masumiyet arıyorum. Kirişler arasında sıkışmış esir bir düş ülkem.
Daha az önce,
Biraz önce işte. Gözbebeklerine kara bulutlar yükledim. Artık yağmurlarıyla yağacak üstüme.Ben her sabah onun sızısıyla uyanacağım.
Ve galiba sırılsıklam bir akşam o unuttuğum duygunun yangını tutuşturacak ellerimi, gözlerimi.
Kaybolacağım.
NİSAN-2016
ERCİŞ-
NURAY KAÇAN-