4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1117
Okunma
Acıların katre katre çöreklendiği güzel Ankara’nın yas dolu kara günlerinde kalbim parça parça iken ben bende değildim. Uzak kaldım edebiyattan. Son dört ay içerisinde insanlık dışı canlı bomba olayı ile defalarca imtihan edilip, Ankara’lı kardeşlerimizin, dostlarımızın, yakınlarımızın, acılarına bire bir tanık olduk.
Bombadan zarar görenlerin tamamı sabah evinden çıkarken mutlu mesut, kendi halinde sıradan vatandaşlardı. Geriye kalanlar kimi bir avuç yanmış kemik, kimi bir avuç et parçasıydı. Ne yazık ki o güzel insanlar; bedenlerini ve akıllarını hastalıklı ruhlara satan canavar insanlarca katledildiler.
Dostlarımın sevdiklerimin acıları üstüne gözlerim kırmızı karanfilden başka çiçek göremedi. Döndüm, döndüm. Niyeler beynimi kemirdi. Bu acılara engel olamadığım için kendimi çaresizliğimle suçlu hissediyordum. Yirmiüç, yirmidört, yaşlarında hayatının baharında o canım şehitlerin çalışmakta olduğum hastaneden edebi istirahatlerine yolcu edilmesi ile acımız daha da ağırlaştı. Ölümün kucağında genç, pırıl, pırıl insanları gördükçe benim yaşıyor olmam haksızlık gibi geliyordu. Hastahaneler, ve morg kapıları ana babaların eş ve çocukların gözyaşları ile sellere bulandı.
Biz yunusların, Mevlanaların kültürü ile yoğrulduk. Bize bir taş atanı gül ile karşıladık. Allahım sen ülkem ve insanlarım için hayırlı olanı ver. Amin.
Kendime gelemedim.
Affedin.