Ben ‘’ unutkan ‘’ değilim.
Sadece sizler çok fazla hatırlıyorsunuz her şeyi.
Yaşadığım şeylerin pek bir anlamı kalmamıştı git gide. Oturduğum evin, içtiğim suyun dahi yabancısı oluyorum bazı günler. Hatta
‘’ annem ‘’ diye sarıldığım
kadının kim olduğunu bilememe durumu kadar acı bir şey yok hayatta.
Düşünsenize; yıllardır yaşadığınız bir hayat var ve öyle bir gün geliyor ki bunları hiç yaşamamışsınız gibi bu olası duruma mahkûm ediliyorsunuz. Sahi bana kaç insan
‘’ seni seviyorum ‘’ dedi ya da kaç defa kalp kırıp
‘’ özür dilerim ‘’ dedim. İnanın bilmiyorum. Bazı yaşamsal reaksiyonları göstersem de bazen kendimi unutuyorum. Evet, mühim olan hayatta kala bilmek için
‘’ kalbin atması. ‘’ peki ya beyin? Günümüzde pek bunun bir önemi yok. Çünkü insanlar mantıklı düşünemeyen insanlarla da
vakit geçirebiliyorlar ama kalbi durmuş biriyle (?) işte bu tartışılır.
Şuan adımı ve yaşımı biliyorum. Ama nereye ait olduğum beynimin duvarlarından siliniyor. Bunca
zaman kime ‘’
anne ‘’ diye seslendim yahut ‘’
baba ‘’ diye. İnanın sizin kadar bende bilmiyorum. Nasıl ne derece de bu duruma geldim bunları size hiç tanımadığım ama benim yakınım olduğunu söyleyen biri anlatacak;
Öncelikle merhaba, ben Zeyn’in en yakın
dostuyum. Yıllardır beraber çok hoş
vakitler geçirdik ama şuan bunun aynısını söyleyemem. Kendisini bu duruma yakalayalı tam iki yıl oldu. Nasıl bir süreç içerisine girdi ve neler yaşadı bu süre zarfında kısaca bahsetmek istiyorum.
Önceleri
gördüğü ve konuştuğu kişilerin ismini unuttu. Adını hatırlaya bilmek için sürekli düşündü. Yavaş yavaş konuştuğu kelimeleri unutmaya başladı, bütün kaslarını harekete geçire bilmesi için duyu organlarını unuttu. Bunun için belli bir süre tedavi olmaya ve ilaçlar kullanmaya başladı. Ailesi ve yakın çevresi ona her şeyi hatırlata bilmek pahasına elinden gelen bütün mücadelesini verdi. Kısmi yerlerde başarılı olamadılar. Ama o tek bir gün bile pes etmedi. Ta ki hastalığı onun elinden zihnini alıncaya dek…
Zeyn
beyaz tenli, güzel çehresi, kestane rengi ve uzun saçlı sevimli bir kızdı. Şuan hastalığından bu güzelliği kalmadı. Bu tedavi süreci onun bedenini ele geçirmişti bir kere. Önce tanısı
Parkinson olarak adlandırılan bu hastalık bedensel işlevlerinde bozukluk göstermesiyle, sonradan ise
Alzheimer’e çevirmişti kendini. Bu yaşta bu hastalığa yakalanması ailesi ve doktoru tarafından garipsenmişti. Ve bir türlü başarılı olamıyordu ne bir ilaç nede b
aşka bir insan. Çok ağır dönemlerini yaşıyordu artık. Bazı günlerinde onu dalıp dalıp giderken acı çeker gibi buluyordum. Bir gün onu seyretmeye dalmışım fark etti beni. ‘’ Gel ‘’ dedi. ‘’ Otur şöyle yanıma. ‘’ Oturduğu pencerenin kenarına oturarak ellerini tuttum. O gün öyle şeyler anlattı ki bana susarak dinledim onu oracıkta.
‘’ -Belki bundan birkaç ay sonra seni bile unutacağım. Ama sana şunları söylemek istiyorum. Dışarıya bakar mısın biraz. Ne çok insan var değil mi? Hepsi farklı dünyalarda, eve gitmenin derdinde olan, eşine sarılmanın, sevgiliyi özlediği için koşan, bir çocuk akşam babasından gelecek oyuncağın sevinci ile annesinin eteğinden tutmakta. Ama ne var biliyor musun? Bu hayatta ‘’ acı ‘’ var. Ben bunu hissediyorum. Mutluluğun üzerini ne kadar da kapatmaya çalışsa da evet o acı var. Ama ben mutluyum. Kimse yaşadığı şeylerin değerini bilmemekte. Zamanın birinde bir bayan arkadaşım vardı. Sevgilisiyle ayrılmış, çok gözyaşı döküyordu. ‘’ Üzülme ‘’ dedim vardır her şeyde bir hâyr. Oysa o üzülmeye devam etti. Sonra ne oldu biliyor musun unutmak istediğini, hatırlamak istemediğini dile getirdi. Şuan beni görse o gün için söylediği şeyler için pişman olur muydu ki? Belki. Ama bana sorsalar bunu ne olursa, ne yaşanırsa unutmamalarını aksine iyi de olsa kötü de olsa hatırlamalarını dilerdim. Çünkü unutmanın acısını ben bilirim. Şuan hemen hemen her şeyi unutuyorum ve unutmamak için sürekli duâlar etsem de nafile bunun bilincindeyim. Eğer tamamen her şeyi unutursam, sen beni unutma olur mu? Unutmak göründüğü ya da yaşandığı kadar iyi bir şey değil. ‘’
Bu sözleriyle içimi o kadar kötü etmişti ki. Hüznümü belli etmeden kocaman sarıldım. Kokusunu çektim içime. Bazı şeyleri anlamasa da hissetme yeteneğine sahipti. Bir ara yüzümü ellerinin arasına alarak
gülümsedi.
‘’ Üzülme, bana böyle unutturma kendini. ‘’dedi. Bir insanla beraber olmak, ona iyi davranmak için hep bir vesile ararız kendimize. Hastaysa gideriz çalarız kapısını ya da bir çıkarımız varsa. Bunu yapmayın inanın
zaman öyle bir
zaman ki gördüğünüz insana tebessüm edin belki yarın bu hayatta olmayacak. Kırmayın kalbini, kalbinizin de kırılmasına müsaade etmeyin. İnanın bu kişi belki
anneniz,
babanız ya da eşiniz olabilir. Sizi unutması kadar acı ne olabilir ki hayatta. Yanında uyuduğunuz bir anda bir bakmışsınız size bakıyor ‘’ sen kimsin ‘’ der gibi. En iyisi mi siz her şeyin bilincindeyken sevin, sahiplenin her şeyi.
Zeyn şuan hastalığının son evrelerinde. Ve yanına kimsenin girilmesine izin verilmiyor. Kısmı bedensel ihtiyaçlarında ailesi yardımcı oluyor. Ona öğretilenin, duyduklarının dahi bilincinde değil.
Ölmüyor ama her şeyi unutuyor!