5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1097
Okunma
Hiç düşündünüz mü?
Neden hayatımızda ‘’ korkulara ‘’ yer veririz?
Aslında her insan için ‘’ korkular ‘’ farklı bir boyuttadır. Bunları açmak gerekirse bir kaçını şöyle sıralaya biliriz;
∞ Karanlık korkusu
∞ Görülmeyenlerden korkma
∞ Ölümden korkma
∞ Yaşamaktan korkma
∞ İnsanlardan korkma
∞ Aşktan ve sevgiliden korkma.
Öncelikle bir düşünelim; ‘’ kendimize tam anlamıyla ne kadar güveniyoruz? Eksik olduğumuz yanlarımız neler? Kendimiz için ve yarın için neler yapıyoruz ya da yapmak istiyoruz? En başta kendimize her anlamda güven duyarsak bütün korkularımızın ve kaygılarımızın ortadan kalktığını zaman zaman görürüz. Ama biz insanlar çok farklı bir yapıya sahip olduğumuz için kimi anlarda üşenmekten ‘’ su ‘’ içmeye dahi kalkmayız yerimizden.
Bir yanda hayatın gerçekleri ve bize sunulmuş olan şeyler var. Elbette bir dakika sonrasında neler yaşayacağımızı ya da nelere maruz kalacağımızı bilemeyiz. Ama unutmayın her şey bizim iki elimizin parmak uçlarında. Bizler, neye şekil ve yön verirsek onları yaşarız.
Öncelikle size ilk maddede ki ‘’ karanlıktan korkma ‘’ nedenlerinden bahsedeceğim.
Bunun başlıca sebeplerinden biri psikolojik etmenlerdir. Çocukluğumuzda yaşadığımız bazı olumsuz nedenler belli bir yaşa geldiğimizde bile bizim esirimiz olmuş durumdadır. Hele ki bazı aileler var ki çocuklarına belli belirsiz şeyler söylerler.
Mesela; çocuktan bir şey rica etmek yerine, ‘’ bunu getirmezsen arkandan şu gelir bu gelir. ‘’ şeklinde söylemlerde bulunur ve beyni tetiklemeye başlar korku etmenleri. Ve bunları yaptığımızdan ötürü karanlıkta kaldığımızda birinin arkamızdan geldiğini zannederiz. Oysaki böyle bir şey yok! Bunu yenmek içinse değer verdiğimiz bir eşyaya bu korkularımızı sığdırırsak, onunla konuşup yalnız kalırsak bu durumu atlata bilmemiz kolaylaşır.
İkinci maddemiz ‘’ görülmeyenlerden korkma ‘’
Kendi bilinçaltımızda oluşturduğumuz karakterler vardır. Bunlar bizi korkutmaz aslında biz kendimizi buna teslim ederiz. Ki zaten belli belirsiz, her şeyden bihaber yaşayan insanlarımız bilinçsizce bize konuşur-anlatır dururlar. Hatta karşılaştığım bir olayı aktaracağım sizlere. Anlatıyor benim canım teyzem;
- ‘’ Geçen gece evimde yatarken uyku arası bir durumdaydım, bir ses duydum ve yerimden kalktım. Duyduğum ses kayboldu birden neyse ben tekrardan yattım. Bu defa odanın içinde birinin gezdiğini fark ettim. Işığı açtım ve baktım kimse yok. Sonra uyuyup kalmışım. ‘’
Bu durumu öyle farklı anlatıyor ki canım teyzem yanında duran insanlar öyle ürktü ki, ciddi anlamda korktular. Evet, tinsel varlıklar elbette var bunları yok sayamayız. Ama bu durum bizi korkutacak etmen olmamalı. Okuduğumuz Kitabın ve inandıklarımızın arasında bunları biliyoruz. Şimdi teyze bu olayı yaşadı ve hiçbir bilgisi olmayan birine lanse etti sonra o insan aklından defalarca kurmaya başladı ve istem dışı beyni görünmeyenlerin korkuları ile harekete geçirdi. Her gece sesler ve kâbuslar görmeye hatta konuştuğunu zannetmeye başladı. Bunlar hepsi bizim düşüncelerimiz, bizim kurduklarımız. Şunu eklemek istiyorum not olarak; tinsel varlıklar her insana seslerini duyurmaz yahut onlara kendilerine göstermezler. Onları kızdıracak bir eylemin olduğu vakit bu şekilde kendilerini yansıtırlar. Bazı şeylerle yüzleştiğimiz zaman korkularımız silinir. Ki kimi zaman yüzleşmek en etkilisidir.
Bir diğer madde ise ’’ ölümden korkma ‘’
‘’ -Ben öldüğüm vakit toprağın altına gömecekler beni ve sonra nelere maruz kalacağım? Hangi hayvanlar kemirecek bedenimi düşüncesiyle bir türlü hazmedemeyiz ölümü. Yahut ne ile karşılaşacağımızın kaygıları vardır. ‘’ Acaba beni neler bekliyor? Ben ne yapacağım? ‘’ vs. vs. emin olun sizler gibi diğer insanlar da ne olacağı konusunda pek bir bilgi sahibi değil. Kimse öldükten sonra tekrar dönmedi bu hayata. Ve bilir misiniz ‘’ yağmurdan sonra toprak kokusu insana huzur verir. ‘’ bunu asli nedeni toprak bizim bir parçamız. Toprağın üzerine çıplak adımlarımızla yürüdüğümüzde bütün kötü olan enerjimizi atarız sonunda bir huzur kaplar içimizi. İşte bu kaygılarımızdan kurtulabilmek için her gün camımızın önünde bir avuç toprak olması, ona dokunarak hissederek bazı şeyleri azaltmamızı sağlar. Ölümden korkmak yahut kaçmak bir çözüm değil. Mevla ne güzel şeyler ihsan etmiş, bahşetmiş bizlere. Ona daha yakın ola bilmek kadar güzel bir şey yok. Az da olsa bunları düşünelim…
Ve diğer bir madde ‘’ yaşamaktan korkma ‘’
Hayatta insanın başına her şey gelebilir. İyi şeyler yaşanırken belki kötü olan şeyleri daha fazla yaşarız. Ama emin olun şu hayatta kötü şeyler yaşamaz isek iyiliğin, güzelliğin kıymetini anlayamaz, öğrenemeyiz. Şimdi farz et ki kötü bir gün yaşadın, kavgalar, gürültüler, bağıran insanların ortasında kaldın bu demek değildir ki yarında böyle olacak. Sabır güzelliğe ve mutluluğa ulaşa bilmek için bizlere sunulan bir imtihandır. Ki çoğu insanlarımız vardır her bir zorluğun ortasında yaşamaya korktuğunu artık dayanamadığını düşünerek intihara meyil veriyor. Peki ya sonra? Bunları düşünerek beynimizin belirli köşelerini sınırlamayın. Bırakın kendinizi biraz hüznün koynuna. Zannediyor musunuz dertsiz tasasız yaşayan insanlar var(?) her duvarın köşesinde kendini kaybetmeye meyilli insanlar çok görürsünüz ve bunun yanında bunu göstermeyen ve kimseye lanse etmeyen insanlarda var tabi. Şimdi bırakın ne yaşandıysa geride, yaşamaktan korkmayın aksine yaşadığınız şeyleri sabırla, tebessüm ile yaşayın. Emin olun ki o zaman bu kaygılarınızdan kurtulacaksınız.
‘’ İnsanlardan korkma ‘’
İnsan nasıl olur da bir insandan korkabilir? Aslında açıklaması çok kolay. Çünkü kişi kendinden bilir karşı tarafta ki insanın tepkilerini, davranışlarını, yaşayış şekillerini. Bilir ve kaçar zaten. Ama kaçarak, kendi dünyanda gizlenerek yaşayamazsın. Bir müddetten sonra her baktığın suretten ürkmeye-tedirgin olmaya başlarsın. Ki bir söz vardır hepimiz biliriz; ‘’ Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa. ‘’ Konuşalım korkmayalım. Konuştukça ve saygımızı korudukça bu etmenleri ortadan kaldıra biliriz.
Hepimizin yaşadığı sonuncu madde ise ‘’ Aşktan ve sevgiliden korkma ‘’
Nitekim zaman öyle bir zaman oldu ki bazen neye inanıp, neye karar vereceğimizi bilmeme durumdayız. Ama her kefeye her insanı koyamayız öyle değil mi? Bazen bu tür korkular insanlara yanlış yapmaya sürükler ve böylelikle kişiler güven duyma yitiğini kaybederler. Önce kendilerine güvenleri biter sonra karşı tarafta duran insanlara. ‘’ Güvenemiyorum ‘’ demezde ‘’ korkuyorum ‘’ der. Ve ardından anlatmaya başlar; ‘’ falanca insanla falanca zamanda bunlar yaşanmıştı bana bunları dedi, yaptı, etti. ‘’ peki, o sırada sen neredeydin değil mi? Kişi kendini suçlamaz ve beynin tüm yerlerine korkuyorum duyusunu yerleştirir. Onca güzelliğe kapatır kalbini, zihnini. Sonra ya yalnızım ya da korkuyorum diyerek kendini telkin etmeye, bu durumu kabullenmeye başlar ama isyan evreleri artış gösterir. Şükür etmeyi unutur, küfürler sığdırır, neden olmuyor der, neden ben diyerek yaşamdan tat almaz hale gelir. Ve yukarıda belirtmiş olduğum korku maddeleri sevgisiz yaşan insanın her biri farklı boyutlarda başına gelmeye başlar. Aslında bunların hepsi kendi içinde ayrılmaz bir bütündür. Başarısız olacağımıza inanırsak evet başarısız oluruz. Karanlıkta uyuyamadığımıza inanırsak evet karanlıkta uyumayı bırak camdan bakamaz hale geliriz. Aslında çok basit bir şey bu ‘’ hayatta neye inanırsak o olur. ‘’ Bizi korkularımız teslim almasın, bizi güzel düşüncelerimiz teslim alsın.
Ve asla kaçınmayın yarına güzel bir not bırakmaktan; yarın her şey çok güzel olacak…
Eklemek istedikleriniz ya da kafanızı da oluşan korkularınız varsa bir yorum bırakın sayfaya… Birlikte yenelim. Korkusuz güzel günler sizinle beraber olsun…
Z.Z.D / 2016 - Şubat 26