2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
665
Okunma
Gerek eğitimde gerekse de siyasette bol kullanılan iki kavrama tanıklık etmekteyiz uzun zamandır.
Bunlardan bir "havuç",diğeri de "sopa" metaforudur.
Eğer ortaya bir amaç koyar ve buna odaklanırsanız bazen havuç (ikna) ,bazen de sopa (kanun yolu,baskı unsuru..) yöntemini kullanarak insan buna ulaşabilir.
Yani Makyavel’in dediği gibi "gaye,vasıtayı meşru kılar" sözü hayat bulmuş olur/olabilir.
Ama burada sorun alternatif ya da seçenek olup olmamasındadır.
Çünkü bunun olmaması gayriinsanidir ve tercih hakkının yok sayılması demektir.
Ülkemizdeki demokratik yapı-her şeye rağmen,eksikliğini rağmen-ülke insanına,iktidarlardan barışçı yollarla kurtulma şansı vermektedir hem de sayısı 90’ı bulan siyasi partileriyle.
Galiba esas sorun "tek parti diktatörlüklerinin" demokrasi diye sunulmasıdır!
K.Kore,Suriye ve Küba gibi.
Gençliğimizde büyüsüne(!) kapıldığımız ülkelerden birinin adı da DDR.Yani Demokratik Almanya.Ama ne demokratiklikmiş ki 2.bir parti daha yoktu,iktidardan barışçı yollarla kurtulma şansı sıfırdı.
Sahi bu ülkelerde ya da benzerlerinde mevcut iktidarlardan barışçı yollarla kurtulma şansı verecek parti/partiler var mı ki?
Varsa da haberim mi olmadı acaba!
Bazı kavramlara bu açıdan da bakılmasının gerektiğini hem de siyaset sosyolojisinin bir gereği olarak bakılmasının "şart olduğunu" belirtmek isterim.
Ülkemizde demokrasi çıtasının "seviyesini" sorgulamak ve eleştirmek tabi ki hepimizin hakkı ama ülkeye/ülkemize haksızlık etmek de çok etik olmasa gerek.