11
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
2165
Okunma


" baktım ki üstünden tam iki yıl geçmiş "
daha iyisi
en iyisi için vermez mi insanoğlu hayat mücadelesini
kurulu düzene
yazılı kadere inat hem de
kendi ipini çeken zamanla yarıştı gerisi
doğru hamlelerle
biraz daha büyümekti
anneliğe
babalığa
Günlerde çarşamba ve uykusu kaçmış gözlerimin kapağına değer dakikalar . Hesap defteri kabaran oğlum Selim ’in yastıkaltı maceralarını , birikmiş hatıralarını yazıp kayıt altına almam gerekiyordu .Mâlum yaşlandıkça unutulan tek şey geçmişti.
Sağ yanıma kıvrılmış mâsumiyetin adıydı hırçınlığın altındaki suskunluğu , gözyaşlarının peşindeki afacanlığı ,gülüşünün arkasındaki esmer dokunuşu ise en belirgin yanları . Yüzüne baktıkça şükrü dilime dolayan gerçeğin izleri kamçılıyordu kalemimi. Ona yazılan her şey yaşanan bir cennettin resmiydi . Onu anlatan her söz sevinç çığlıklarının gölgesini çıkarıyordu ortaya .Yorgun bedenimin dinlendi liman , düşlerimin gökkuşağını giyindiği yağmur sonrası salınışıydı.
İyi ki seni bana yazmış yaradan !
Dün ile bugün arasındaki tek farksa sabrın aklımıza kazıdığı bakış açısı .
Bulutların arkasına gizlenmiş ışığı aydınlatır karanlığımı , uzağıma düşen kokusu ise tamamlar adımlarımı . Tırmandığım her yokuş nefesimi kessede pes etmek yakışmazdı bana . Adâletin kestiği parmağımdan tutup kendine çeker küçük elleri . Gözlerine sığınan sözcükler asılır bakışlarıma , dudaklarına çarpan mırıldanmalar okşar yanağımı. Dayanılmaz duyguların nefsime yaptığı zulûmdü benim gibi çalışan her annenin gögsünde hissettiği.
ne zordur ;
saatlerin insafsız yönüde yürümek
günü tadında yaşamak varken akşamın süzgeçinde elenmeyi beklemek
ne zordur ;
bir bütünü yarım almak
aldığın kararlardan hep pişman olmak
keşke yirmidört saatin tümünü birlikte geçirme şansımız olsa
son bağımız da kopar zaten yedi aralık ikibinonbeş günü... Dudaklarının alışkanlığı , gece uykularının damağında gezinen o beyaz güç bırakılır mecburiyetten. Artık büyümüş , abi olacak konuma gelmişti , bir an önce kendini toparlamalı yaşının ihtiyacı olan desteği yiyeceklerden karşılamalıydı.
Isırmayı öğrenmeli dokunarak sevmeyi bilmeliydi. Daha çok fırsat yakalamak ve değerlendirmek için yarış başlar .
Her sabah sekiz gibi gözlerini bensiz açan oğlum , onbeş dakikalık çizgi film serüveni sonrasında açlığını babaannesine iletirek mutfağın yolunu tutarlar. Haşlanmış yumurtası , iki kaşık cevizli bal karışımı ve lülü ( su ve süt ) masadaki yerini alır .Tabak sünnet edilerek farklı tatların kapıları ardına kadar açılır.Gün oyunlarla öğlen uykusuyla süslenir , saatler onsekizi geçtiği gibi kapıda nöbet başlar. İşte o zaman özlemin tavan yaptığı , umudun ümitle karıştığı dakikalar kucaklar hasret çeken iki yüreği .Derin derin çekilir ten kokusu , sesin titrediği , bedenin akıp gittiği saatler yemek masasında bütün olur. O zaman başlar aslında gün ikimiz için. Goller atılır , balonlarla savaş verilir , kuleler dikilerek tekmelerle yıkıldıktan sonra bir karadeniz müziği esliğinde horonlar tepilir. İçimize kaçan nefesi çıkarmak adına yudumlanır suyun tarifsiz lezzeti.Koltuk tepelerindeki korkular , vitrin köşelerindeki dengesiz tavırlar ise cabası .... yürekler ağızlarda
Ve zaman yine düzenine girer. Uyku sessizliğin duvarına vurdukça kapanır bakışlar ve huzurun portresi karşısında durur zaman .
doğum gününe sayılı günler kala
Oğlum Selim Eyzaman’a
28/01/2016
11;40
eMİNeYZAMAN