Kötülük etmeden pişman olmanın en iyi şekli, iyilik etmektir. bretonne
ERMAN ÖĞÜT
ERMAN ÖĞÜT

MİLENYUM AŞKLARI PANORAMASI

Yorum

MİLENYUM AŞKLARI PANORAMASI

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

756

Okunma

MİLENYUM AŞKLARI PANORAMASI

“Gülsüz günümüz geçmez diyordu” kadın. Aklımda Cemal Süreya dizeleri çınlıyordu biteviye bir döngüyü ifade ederekten. “Kim istemez mutlu olmayı ama mutsuzluğa da var mısın?” İnsana lütfedilen yaşamın değerini bilmesi giderek zorlaşıyordu. TV’de bir konser çıkışını fısıldıyordu süslü ve kokona bir başkası. -- Hiç memnun kalmadık sanatçıdan. Beklentisi neydi acaba iki yüz elli YTL verdiği konserden, yoksa kıskançlık içgüdüsüne mi vermişti aynı mesleği icra ettiğinden. Ünlülerin taciz görüntüleri pek bir prim yapar oldu bu devirde. Sanki hayatımızı bağladığımız eğlence kutusu bize kişiliğimizin değişmesini sağlamak için yaratılmıştı. Herkes kendini kandırma derdine düşmüş sokaklarda ve sonu gelmez bir hırsla aşk paşayı ipe gönderip, sinsi kahkahalar atmak istiyordu. Belki kamuoyu böyle yarattı benim gençliğimi ya da gençlik, üzerine giydikçe çıkaramadı özendiği ünlü elbiselerini.

Hep yasaklanarak büyüdük serüvenlere. Bu yüzdendir karanlık mekanlara adım attığımızda yasaklı çocukluğumuzu haykırdık alkol kadehlerine. Puslu gözyaşları vardı tahtaları eskimiş masanın üzerinde, kim bilir kim ağlamıştı rock barda dün gece. Patlasa, iltihabı kabarıp, daha dik çıkan bir sivilce gibiydi yontulmuş dertler. Hangi köşeyi dönsek karşımıza çıkacak bilirdik ama bile bile üstüne giderdik acının. Bize öğrettiği hep hüznünü hissetmekti aşk oyununun. An gelse mutlu olsak biteceğini bilirdik yarın sabah. İki defa gelmezdi mutluluk insan hayatına. Tanrı kartlarını doğru oynardı gece yarılarında ve düşümüzde akisler sanki günahlara davetti. Sabah mutluluğu bulduğumuz günlerde bile rol yapma, daha doğrusu kolumuzda yatanın bize yüklediği zorunlu, çekici erkek imajının kaybı ilişkimizin sonu demekti. Yok hayır! Böyle değil dedikçe aklımız kalbimizi yenerdi. Neden mi? O zaman kim söylemişti bu gerçeği ya da hangi zaman rastlamıştık tiyatral görünümlere. Sorgusu bedenden ibaret ilişkiler de yaşadık ve aşkın nasıl eskidiğini, ilk soyunduğumuz gün aşkı kaybettiğimizi geç anladık. Artık aşık olacak bir kalp olmadığı gibi, yolunu kaybetmiş gençliğimizin ortasındaydık.

Yetmişli yıllara bakınca, o zamanın da yollu kızları olduğunu ve güzelliği kanıtlanmış bu dilberlerin evlilik masalından uzak, sadece gezilen tipler olduğu anlaşılıyor. Günümüzün ürünü gibi duran yosmaların erkekler üzerindeki egemenliği hiç değişmiyor aslında. Devir arasındaki fark, artık azınlığın çoğunluğa erişmiş durumda olması. Şimdilerde evlenilecek kız ve eğlenilecek kız terimlerinin geçtiği şarkılarda hatunların nasıl dans ettiğini gördükçe ayrımları tanımlıyoruz. Çemberin izdüşümü misali, girersen kurallara uyacaksın deyip elleri havaya kaldırıyoruz. Oysa geçmişten süregelen bir dans kültürümüz vardı bizim. Umarsızca ve doyasıya vücudumuzu sallarken erkeksi bir duruşa ihtiyacımız yoktu. Varlığın; kalıplardan çıkıp mekanda iz sürmeyi bırakıp, çılgınca savrulduğu geceler de vardı. Şimdi neden yarım kaldı?

Cevabını toplumun bize yüklediği değerlerde buluyoruz. Gençliğimiz, şık giyinmeyi değil pahalı giyinmeyi öğütledi ve kişiye verilen değer düşüncelerden sıyrılıp tipe göre, sahip olduklarına göre şekillendi. Yıl 2000’di ve bir reklam filmi deyip geçmeyin. Herkes sonradan uymak zorunda kalacağı bu filmi keşfetti. Komedyen “Tamamen duygusal” terimini hayatımıza sokuyordu. Duygusallık salladığın araba anahtarı, cebinde ucu gözüken amerikan doları ve mekanda açtırdığın şişe, donattığın masaydı. Bunlar yoksa kendini yetiştirmiş biri değildin, aynı zamanda dünyaya sözünü geçiremiyordun. Oysa gerçekler derinlere indikçe çıkardı. Düşünen insan gizlice ayrılıyordu aramızdan, yerine kendi kalıplarını koyan burjuvazi kültür zekayı yenmeye başlıyordu. Şimdi de yollu kızlar var deyip geçmek zorundayız çünkü çözümsüz bir sürece giren üçüncü dünya ülkesinde yaşıyoruz ve yenilikleri yüzümüze gözümüze bulaştırmak da üstümüze yoktur.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Milenyum aşkları panoraması Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Milenyum aşkları panoraması yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
MİLENYUM AŞKLARI PANORAMASI yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
zeki ersoy
zeki ersoy, @zekiersoy
30.7.2008 17:16:56
günün görüntüsü
biraz öyle hikaye
alan razı satan razı misali
Paylaş
YAZI KÜNYE
Tarih:
30.7.2008 07:40:52
Beğeni:
0
Okunma:
756
Yorum:
1
BEĞENENLER
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL