3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1022
Okunma

Umutlar bahşederek geldin ve “Bu kez gitmeyeceğim.” dedin. Ben sözlerine hiçbir zaman inanmadım, tıpkı gözlerine inanmadığım gibi. Gözler yalan söylemez, derler. Ne büyük yalan. Gözlerin sözlerinden daha büyük bir yalancı, hem sessizce inandırıyor kendine manalı manalı.
Bana güzel günlerden bahsediyordun ve rüyalarıma umut aşılıyordun; ama kalbinde aşılmaz dağlar saklıyordun benim için, saklanıyordun aslında sen ikimizden. Zaten sen aynada kendi siluetinden bile kaçıyordun. Neyse saklan artık ben de seni bulmamak üzere kalbimin en derinine saklıyorum.
Bu saklambaç oyununda artık sen hiç bulunamayacaksın ben de seni hiç aramayacağım.
El ve dil alışkanlığıymış sende sevgi ve özlem… Öylesine çıkabiliyor dudaklarından anlamını yitirmiş hisler. Yüreğinde gerçek anlamlarına dair en ufak bir belirti yok. Her şeyin sahte, işin daha da vahim tarafı bu sahteliğinle sevdiriyorsun ya bana kendini ben de figüranı oluyorum bu komedinin.
Sonra tüm çıplaklığınla seriyorsun önüme gerçek diye tüm plastik hisleri, inanmıyorum tabii…
Sahte bir insana duyulan aşk gerçek olabilir mi ki?
Acılarım gerçek, mutluluklarım sahteymiş anlıyorum gerçekten, gerçek seni tanıyınca mutluluğun nasıl bir hayal olduğunu.
Sahtelik de özlenir mi? Özletiyorsun işte tüm sahteliğinle kendini.
Ben tüm gerçekliğimle sana gelmişken, ne olur son bir kez yalandan da olsa güldür yüreğimi.
Ama sen bugüne dek kimseyi güldürmedin öyle değil mi?
Sen güldürmeyi değil, öldürmeyi bilirsin aşkta.
Bu yüzden “cellat” adını koymuştum ya ben de sana.
Sen, yaşatmayı değil öldürmeyi bilensin
Bilensin tüm keskinliğiyle katil kılıcın bana bilensin
Her zaman aklımla övünür dururdum karşında, sen de çok zeki bir insansın, derdin. Bu nasıl bir hakarettir derdi yüreğim:Ben seni aklımla değil yüreğimle severdim.
Yüreğimin aklıyla kuyuna indim. Sen tüm emanetlere hıyanet ettiğin gibi ikimizi de ziyan ettin. Ellerinde kanlı gömleğim, beni dipsiz kör kuyularına mahkûm ettin. Üstelik makuldü bu kez yine aynı sebebin: Ben seni her zamanki gibi yine sevemedim.
Yine aynı nakarat dilinde:
Ben seni yine sevmeyi denedim; ama sevemedim. Ama’dan önceki tüm sözcükleri çıkarayım, ne kaldı geriye: Sevemedim.
Sen sevmek için gelmemiştin ki bana, sevesin. Daha çok sevilmekti senin derdin. Sevilmek değil de bu kez sevmeyi deneseydin, o zaman ne kadar çok şey bulacaktın ben de sevmek için.
Sen kendinden kaçmak için sığınaklar arıyordun, kaybolmaya çalışıyordun her seferinde, merak ediyorum kaybolabildin mi bari bende?
Beni kaybettiğin kesin, ne bulduğunu bilemiyorum.
Neyse artık sana sitem bile etmeyeceğim. Seni hece hece sevdiğim gibi hece hece sileceğim kalbimden. Tabii sen okur-yazar değilsin aşkta. Ne yazdın ki ne sileceksin?
Vedaları sevmezsin bilirim. Ben seni yine kendi bildiğim ve bana yakıştığı gibi göndereyim. Sen de bildiğin ve sana yakıştığı gibi gittin.
Yakıştığın yerde tüm sahteliğinle hoşça kal!
05.01.2016-21.00-İstanbul