Bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazımdır. bısmark
Utku Aksu
Utku Aksu

Saçmalama tonunda ruhumun tortusundan ayıkladığım beşeri sayıklamalar…

Yorum

Saçmalama tonunda ruhumun tortusundan ayıkladığım beşeri sayıklamalar…

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

550

Okunma

Saçmalama tonunda ruhumun tortusundan ayıkladığım beşeri sayıklamalar…

Bugün dünün ertesiymiş, yarın olunca da bugünü yaşamadığımı anlayacağım belki . Farkındalığın kaygısıyla kaygısız yarınlar unutkanlığı belki de, bitişlerin azalttığı henüz ayak basılmamış dünya. İnanın o kadar tanıdık ki bu günler, ezberlemedim desem, yalancının mumu olurum yatsıya kadar yanan. Tanıdık yeknesak ritüeller zinciri sanki herşey. Onlarca yıl tekdüzeliğin kara sabanıyla sürülmüş aslında ömrümüz. Eğreti tünediğimiz bir düven üzerinde, eskittiklerimizi, yaşanmışlıklarımızı ezmişiz hep, yaşanacaklarla birlikte. Söylesin lütfen biriniz, hangi anınız saman sarısı değil şimdi? Gıcırdayan ruhumuzu çevreleyen denizlere kapamışız, yaşamın anlamını yüklediğimiz sahildeki rıhtımda demirli, için için çürüyen belleğimize. Belki de mavisi bile çalınmış martıları tutsak iç denizlerimizin. Çıplak, kuru dallı, yazanı belli olmayan anonim sayıklamalardı belki, ısırgan otlarından yapılmış yastıkta uyuttuğumuz düşlerimiz.

Belki de nadasa durduk, zaman boyarken ömrümüzün tuvalini bizden izinsiz. Hep içinden geçtik, geleceğimiz gömülmüş, taşları sadece tarihlerden ibaret, mezarlıklarlar dolusu yaşam kesadı yorum getiremediğimiz günlerin. Günleri birbirine iğneleyip haftaları, haftaları birbirine düğümleyip ayları, ayları bölümleyip mevsimleri, mevsimleri birbirine lehimleyip yılları doldurduk ömrümüzün dibi delik çuvalına. Yaz düşleri kıvamında, yarınlara gebe beklentiler biriktirdik, yazgımızın aldanç doldurulmuş çıplak ıssızlığına. Hep yarınlara ertelenen meçhul bir gülüşün mevsimsizliğinde, depresif çağrışımlara çiçeklendik içimizin izbe yıkıntılarında. Karanlıklarımızın girdabında düşecek uçurumlar aradık el yordamıyla. Kendimizi tabularımızın izin verdiği özgürlükler kadar tanımladık sessizlik tonunda. Sadece kendimiz sığacağımız bir kulübe ördük içimize, korkularımızın susturuculuğunda, acılarımızdan . İnkar üzerine kurulu, ruh söken ceberrut bir işkence bu. Zamanın şarjörüne sürülmüş bir kurşun gibiyiz, doğumla ateşlendik ama, hedef yine kendi alnımızın ortası.

Ters çevrilmiş kum saati gibi kendi içimizden boşalıp yine kendi içimize dolduk. Önce büyüdük diye sevindik, sonra da büyümüşlüğün verdiği boşvermişlikle kendimizi uçurduk sıradanlığın griliğinde. Dudaklarımızda ıslıklaşan gülücük kokulu mutluluk tınıları tek avuntumuzdu belki de. Bazen, çığlıklarımızın kancasına tersten asılı sözcüklerimiz yırtıldı dudaklarımızda. Sözcüklerin anlamsızlığına müteakkip ikindi sonları yaşlanmış yaşanmışlıkları kefensiz gömdük özensizce yırttığımız hayat sayfalarına. Anımsayamadığımız sıklıkta sırıtıyoruz kabede istavroz çıkaran şaşkın hacı misali. Lamı cimi yok; hiçselliğin paradigmasına hayatı öre öre sökülüyoruz kendimizden. Hayatla kurduğumuz ilişkinin ensestliğinden utanıyoruz belki de. Hadi gülümseyin, resmimizi çekiyor hayat, işaret parmağıyla orta parmağının arasından çıkarıp baş parmağını. Herkes kendi iç kuyusuna kendisini attı ve manyetik bir son sesi bekliyor. Click…

Şimdi tam zamanı aslında, hayatın çektiği güler yüzlü röntgen fotoğraflarımızı çoğaltmamızın. Farkında bile değiliz ama, her yarına kendimizin eskimişiyle uyanıyoruz. Döngüsel eseretten özgürlük peydahlamak en mühimsiz yaratıcılığımız. Adımlarımızın eskidiği kaldırımlarda sesi kısılıyor ayak seslerimizin yavaş yavaş. Kaçımız öğrendik acaba tepeden tırnağa, sırılsıklam yaşamayı? Aslında kendimizle beraberken dahi, metruk ayrılıklara benzettik, sol yanımızda meşk içinde yaktığımız acı otların nabızlarımıza yayılan, geniz yakan kokusunu. Bazen soruyorum; kendimi artık neden anlayamıyorum? Acaba somutluğum, suyutluğumun önüne mi geçti? Ses ver hayat! Külliyen ardışık metafor içinde ince bir özdeyişin manifestosu gibi kapımı sessizce çalan, asetonla alnımdan sildiğim, solumdan sağıma yazılmış yazgım. Lakin başkaldırı, cesaret suyu ve aykırılığı azıya alma özgüveni ister.

Düş çamuruyla sıvanmış sessiz bir t/ürküydü aslında kendimizi teselli etmek için uydurdurduğumuz bahanelerimiz , ama, içimize attığımız taşlar ürküttüğümüz kurbağalara bir ders olsun yine de. Suskun bir gidişle süsleyin şimdi tabanlarınızı. Uğruna dalgalı denizler aşacak birçok nedenler hapsedin yarısından geri döndüğünüz, sonunu göremediğiniz rüyalara. Bir selam söyleyin kendinize ve yepisyeni (enden ve boydan sürekli uzayan evrimini henüz tamalamamış bir yeni çeşidi) yorumlar getirin sürekli arşınladığınız kalabalık yalnızlığınıza… Fazla uzatıp, daral ısmarlamamak için kör kalemimin desturuyla kısa kesiyorum. (neleri kısa kesip yarısından dönmedik ki) İçine sığmaya çalıştığım dünyanın iklimine bir tutam soğuk sayıklamalar düşüyor. İçimin iklimi de bu soğuk sayılmaların etkisiyle sürekli değişiyor... Peki, ya sizin?

Utku Aksu

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Saçmalama tonunda ruhumun tortusundan ayıkladığım beşeri sayıklamalar… Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Saçmalama tonunda ruhumun tortusundan ayıkladığım beşeri sayıklamalar… yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Saçmalama tonunda ruhumun tortusundan ayıkladığım beşeri sayıklamalar… yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
Paylaş
YAZI KÜNYE
Tarih:
1.12.2015 05:14:39
Beğeni:
0
Okunma:
550
Yorum:
0
BEĞENENLER
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL