Nasılsınız…
Bir nasılsınız sorusu gibidir hayat; kim sorarsa nasıl sorarsa sorsun cevap aynıdır. “İyiyim, iyidir”. Oysa o kelimelerin altında ne kalp kırıklıkları, ne mutsuz günler, ne hastalıklar ve de ne yorgunluklar var. Ama biz hep iyiyiz. Çünkü iyi olmadığımızı söyletmeyecek kadar kalıp bir kelimedir Nasılsınız. Çünkü verilen cevaplar bizim o anki durumumuzu göstermez asla, bir selamlaşma gibi olmuştur. Nasılsınız? – İyiyim Siz? Bu bir alışkanlığa bürünüp oturmuştur karakterimizin başköşesine. Şimdi bir düşünün bir Türk nasılsın sorusuna İngilizce öğrenirken bile nasıl cevap veriyor. Size hatırlatayım How are you? – Fine thanks and you? Yani “Nasılsınız? –İyiyim siz?” Bize öğretmenlerimiz bile öğretirken hep iyi olduğumuzu söylemeyi öğretmiş. Hiç cevap çeşitliliği öğretilmemiş bize. Oysa bir Amerikalı bir Avrupalı ya da Bir Afrikalı’ ya How are you? Diye sorduğunuzda size o anki durumu neyse onu açıkça söyler iyiyse iyi kötü ise kötü heyecanlı ise heyecanlıyım der. Peki, biz neden diyemiyoruz acaba? Çünkü zihnimiz bu soruya ve cevabına kodlanmış. İngilizce öğretmeniniz sınıfa girip sorduğu How are you? sorusuna tüm sınıf Fine thanks and you dediği için, zihnimizin tekrarları bizi kalıplaşmaya götürdüğü, yeniliğe gerek duymadığı için.
Bu yüzden biz farklıyız Ey Milletim,
Düşünmek yerine düşünülmüş var dediğimiz için biz farklıyız.