2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
567
Okunma
Kimi param yok diyor, kimi sağlığım, kimi çocuğum olmuyor diyor, kimi işim.
Kimse memnun değil hayatından.
Kolları tutmuyor, bacakları yürümüyor, o kadar üşengeç ki vatandaşımız neredeyse yemeğini başkasına yedirtecek. Miskin, biçare, dökülüyor insanlar, hani etleri lime, lime olur ya aynen öyle.
Çalışmasa ama maaş gelse.
İşyerinde bilgisayar başında mesai yapsa.
Şimdi “Tam beni tarif etti” diyenleri duyuyorum sanki.
Kimi mevsimden diyor, kimi hastalıktan, kimi de hayata bakış açısından, hep bir yerlere bahane bulmaya alışmışız ya o yüzden, hemen at topu mevsime.
Küçük çocuklar kapı eşiğine takılıp düştüğünde kapı eşiğini döven toplum değil miyiz biz? Eşik orda duruyor ayağı takılan çocuk, yani çocuk dikkat etseydi düşmeyecekti. Eşiği dövmek gibi bir icraatı yapan toplumda, miskinliğin sorumlusu mevsimi görmekte normal olsa gerek.
Beş bin yaşındaki bu dünya da yağmur aynı yağmur, kar aynı kar, güneş aynı güneş, bahar aynı cıvıltısıyla duruyor. Bu güzellikleri görmezlikten gelen insanlar bahaneler türetip hayattan beziyorlar.
Var mı yokuşu görmeden inişe geçmek?
Var mı okumadan rütbe takmak?
Var mı dikensiz bir dünya bulmak?
Bardağın boş tarafına bakmaktan dolu tarafını göremeyen insan topluluğu olmuşuz vesselam.
Güzel bir atasözümüz; “Çiçeğin dikeni var diye üzüleceğine, dikenin çiçeği var diye sevin.”
Çetin KORKMAZ