3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1056
Okunma
Kaybede, kaybede büyüyor insan ve kaybedişlerin sonucu güvensizlikler büyütüyor... Kompleksler, korkular, acımasız inatlar büyütüyor...
Neden kaybedişlerden direk girdim konuya diye düşünebilirsiniz...
Oysa şu anki yaşlarımıza bu sancılı kıvranmalarla geldik.. Yanıldık, yanılttık, hayal kırıklıklarımıza saklandık.. Ruhlarımız üşüyor.. Üşüyor çünkü artık beklentilerimiz, insanlara dair bedensel.. Haz arayışlarında duygusuz tacirlere dönüştük.. Öksüz bıraktık içinde güzellikler barındıran ruhlarımızı..
İşte tam da bu sebeple güvensiz dolu insanlar aldı herbirimizin yerlerini..
En basiti sabah işe gitmek için evlerimizden çıktığımızda, tanımadığımız birine gülümseyip günaydın demek dahi, şüpheyle dolu bir bakış sebebi artık..
Yada karşıdan gelen bir komşumuzla muhabbet etmemek adına, yolumuzu değiştirmek.. ( oof çekemem şimdi demek ).. Yabani yalnızlığımıza sığınmak..
Veya oldu ki denk geldik.. Üstün körü samimiyetten uzak bir tebessümle soru, cevap, ayaküstü zorlama sohbetler yarattık..
Eskiden daha başkaydı hayat.. Evet yine zordu hayat.. Şimdilerden daha kıttı yaşamak..
Oysa şu an daha akıllıyız.. Daha bol alternatifiyiz.. Ve herşeyden önce büyüdük.. Eskiye göre kıyaslama imkanına sahibiz.. Daha teknolojiğiz, daha güçlüyüz, seçimler yapabiliyor.. Seçimlerimizin arkasında durabiliyoruz.. Ve şimdi daha özgür insanlarız..
Peki bunca ilerleme kaydetmişken, bunca taktire şayan adımlar atmışken bizler.. Ruhlarımızda hissettiğimiz bu noksanlık, bu yokluk hissi nedir öyleyse..?
Ülkemiz için en iyisini istiyor..!
Çocuklarımız için en iyisini istiyor..!
Gelecek için en iyisini istiyor...!
Ya kendimiz için bu isteklerin neresinde duruyoruz..?
Ve niçin bize dair şeyleri öteliyoruz..?
İnsanlardan çok çabuk bıkışlarımız, alıp başımızı gitmeleri istemelerimiz, alkole düşkünlüğümüz, kedere bağımlılığımız, boşluğa düşmemek için aşk sevgi diyerek birilerine yapışmamız.. Fakat asla istikrarlı olmayışımız sebebiyle çabuk sıkılmamız.. Yalnızlığı kabul edip lakin deli gibi de ondan korkmamız nedendir?
İşte bu dönüştüğümüz evrim geçirmiş ruhlarımızla gelecek nesillere hem örnek hemde onları yetiştiren biz insanlarız..
Biz güvensiz, umutsuz, hoşgörüsüz, ruhlar bütünlüğüyken neslimizin de nasıl olacağı düşündürüyor maalesef..
Sevgi demek isterdim.. (Herşeyin başı sevgidir ) diye büyük bilineni söylemek isterdim.. Fakat buda belki biz büyük insan ırkının birbirine söylediği ve duymak istediği en büyük yalandır kimbilir..
Aslında sevmek üzerine çokta konuşmamak gerek.. Çünkü bu denli gelişi güzel, bu kadar hoyrat davrandığımız bir duygudan , sürekli medet umup.. Tekrar çıkarcılığımıza dönmek ... Hatta evlerimizin içinde veya birlikteliklerimizde dahi sevgi’yi sömürücü olmak.. Dile getirip bunu nasıl gösterip paylaşacağını bilememek.. Sonrada kalkıp sevgi her şeyin başıdır demek.. Sevgi’nin adını karalamak olur..
Konuyu toparlamak gerekirse evet büyüdük, geliştik, değiştik..
Madem öyle neden hala eskiyi yadedip içimizi sızlatan kıskanç bir özlem duyuyoruz o halde..?
Biz yolunu şaşırmış, herşeyi bilen vakur dolu insancıklar.. İçimizi yokladığımız zaman sorun bakalım ruhlarınıza ne eksik..?