2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
539
Okunma
Batılı devletler, yani demokratik(!) ülkeler, Doğu toplumlarının, özellikle İslâm coğrafyasının, demokratik yönetimlerle yönetilmesini istemezler; aksine, o ülkelerde kargaşanın, karmaşanın, bunalımın, istikrarsızlığın sürekli egemen olmasını isterler.
Bunun birincil nedeni "Ekonomi"dir. Örneğin Afganistan, dünyadaki haşhaş üretiminin, yani uyuşturucunun hammaddesinin ana özeğidir(merkezidir) ve yanı sıra çok zengin uranyum yataklarına sahiptir,
Eğer ki Afganistan’da kaos, kargaşa, iç çatışma, çekişme olmamış olsa, yani "Demokrasi" olsa, toplumun aydın, uygar, eğitimli, ulusal ve insani bilince sahip kişilerden oluşan bir “Düzen”i olsa, bu durum ne batılı ülkelerin ne Amerika’nın ne de uyuşturucu ve maden baronlarının işine gelir.
Demokrasinin, uygarlığın, aydınlığın, ulusal bilincin olduğu toplumlarda “Huzur” olur çünkü, düzen olur, kardeşlik ve paylaşım duygusu olur.
İnsanlar birbirlerini sever; huzurları kaçmasın, düzenleri bozulmasın ister.
Böyle toplumlar, yani bilinçli, uygar, demokratik toplumlar, huzuru, düzeni, refahı bozacak bütün kötülüklerin farkında olurlar, onlara itibar etmezler, ve onları içlerinde barındırmazlar; ülkelerinin sömürülmesine karşı çıkarlar.
Eğer ki sahip oldukları zenginlikler varsa, bunları eşitçe kendi aralarında paylaşmak isterler; en azından, o zenginliklerinin sömürgeciler tarafından sömürülmesini istemezler.
Irak, Suriye, Mısır ve maalesef can özümüz Türkiye’miz, Afganistan örneğinin benzerleriyle yüzyıllardır karşı karşıyalar…Afganistan’da haşhaş, uranyum... Irak’ta, Suriye’de petrol ve Basra Körfezi...
Türkiye’mizde ise olağanüstü yer altı - yer üstü zenginliğe ve Anadolu gibi bir coğrafyaya sahip olmak…
Ve sahip olunan bütün bu zenginliklerin bilincinde, farkında olmamak...
Hepsi dönüp dolaşıp demokrasisizliğe, gerçek demokrasiden yoksunluğa çıkan kıvrımlı yokuş sarp yollar…