9
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
2111
Okunma


Onu görmeyeli çok uzun zaman oldu. Günleri biliyorum, aylar da geçmiş olabilir, hatta yıllar mı desem, belki de koca bir asır.. Artık tahayyül edemiyorum. Bazı duyguları iliklerinize kadar hissederek yaşarsanız, bu duygular gözü dönmüş bir deve dönüşebilir. Sarmaşık gibi çepeçevre sarar her yanınızı. Bu yüzden geçen bir gün bazen bir yıla, bazense on yıla tekabül edebilir. Hele ki ayrılığın verdiği o bulanık ve yaralayıcı his bazen bir günün bin yıla bedel halini yaşatır size. Tıptaki adını ben değil hekimler bilir. Fakat biz buna ’acıda’ katmerli bumerang deriz.
Onu görmek istemem. Onu görsem ellerim hareket yönünü şaşırabilir. Ellerim hırçındır çoğu zaman. Ani bir refleksle ufuk çizgisine doğru kalkabilir yahut daha fenası, hızla yukarı istikamete doğru gücünün büyüklüğünü kanıtlama gibi saçma sapan girişimlerde bulunabilir. Bense sakin sakin bacaklarımın hemen üzerinde, hanım hanımcık beklemesini, ben talep edene kadar da sükunetini bozmamasını isterim. Fakat onlar benim ellerim. Beni bildiğim için ellerimin asi yanlarını da iyi bilirim. Ellerim yangından çıkmış ağlak bir kız çocuğuna dönüşebilir. Bazen yorgun bir taş ustasının elleri gibi nasır tutar ellerimin kalbi. Kızgın demirlerden farkı kalmaz bilirim.
Ama gözlerim öyle mi.. Gözlerim deli volkan. İnsanın içinden ne geçse ayyuka çıkarılır mı? Gözlerim haindir. Hiç güvenmem her ikisine de. Yanılıp yenilip de ufacık bir an nasıl imtihanlardan geçtiğimi söyleyiverseler ben ne halt ederim. Kırgınlığımı hemen ele verirler. Adı üstünde ’el’ işte! Ben kimseye elimi vermek istemem hem. Öfkemi anında anlatıverir benim gözlerim. İçimin nasıl yandığını, kalbimin bin parçaya bölünüp de pare pare kaldığını, en çok gece yarıları canımın acıdığını.. Her şeyi görür, her şeyi herkese anlatır da bir bana çare olmaz gözlerim. İşte bunun için hiç güvenmem gözlerime. İspiyoncunun en dik alasıdır onlar. Onu görmek istemem. Onun beni görmesini de istemem. O an gözlerim şahit olur da yetiştiriverirler hemen bana.
Hele o ayaklarım yok mu.. Her badireli yolu aşıp da ona gitmek için kendini yerlere seren canım ayaklarım. Bacaklarımın takati kesilir de, pes etmezler hiç. İkisi de birbirinden çılgın, ikisi de gördüğüm en azimli ayaklar. Ne laftan anlarlar, ne sözümü dinlerler. Onlar kadar inatçısını görmedim ömrümde. Ona giden her yolu kutsal bilip canını dişine takar ayaklarım. Bana karşı gelirler de, yine de vazgeçmezler davalarından. Şimdi onu görseler koşar adım, tozu dumana katıp giderler aklımı yolda bırakıp.. Önünü ardını düşünmezler hiç. Onu görmek istemem. Ona koşmak istemem.
Kulaklarıma zaten hiç hükmüm yoktur. Benim tasarladığım ne varsa yıkmak için her şeyi yaparlar. Onun sesini duymaya görsünler.. Yaptıkları yetmezmiş gibi gözlerimi de kendilerine suç ortağı edip billur gibi yaş döktürürler. Onun sesini duymak istemem. Duyarsam işler hepten karışır. Benim aklım dağılır, kalbim çılgına dönüşür, ruhum minik bir serçe gibi titrer. Ben ürkerim duyduğum sesten, ellerim de işin içine karışır, karnımın içinde böyle kelebek sürüleri oradan oraya hunharca uçuşur. Bu bana acı verir. Söz geçiremem kulaklarıma, duydukları karşısında beni yerle yeksan ederler.
Onu görmek, onu duymak, ona yürümek istemem. İradesizliğin timsaliyim adeta. Bütün güçsüz kadınlar adına bunu kırmak isterim. Bir insanın başka bir insan üzerindeki bu yaptırımları beni korkutur. Fiziki ve ruhi tüm faaliyetlerim denetimimden çıkıyorsa ve istemsizce benden bağımsız hareket ediyorsa bu aklen korkutucu bir durum. Tıbben de mümkün değildir hekimlere sorsak. Buna reçete yazabilecek hekim sanmıyorum ki olsun. Kalbim ağrıyor. Ama gerçekten değil, yalancıktan ağrıyor. Ölüyor taklidi yapıyor, ben inanmıyorum. Ayağa kalkacaksın diyorum yalancıya. Kalbim bu! Fazla şakacı buluyor beni üç kağıtçı kalbim.
Onu görmek istemem. Çünkü onu her gördüğümde damarlarıma anestezi enjekte ediyor sevgim. Sanki uyuşuyorum. Ben değilim konuşan, ben değilim ağlayan, ben değilim dağılan. Bütün organlarım benden bağımsız hareket ediyor. Mantığım beynimle olan bağını kesiyor, kalbim ruhumla olanı.. Bir bağımlı gibi kaybediyorum kendimi. Ne kadar uzağa kaçarsam kaçayım dönüp saplanıyorum ruhuna..
..
Onu görmüyorum. Anestezinin etkisi geçiyor. Uyanıyorum..
Hayat devam ediyor...
fulya/ekim2015