3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1184
Okunma
Gideceği yolun uzaklığını ölçer gibi uzun uzun baktı yokuşun dibinden gün batımına doğru, bir beklediği vardı da geç kalacakmış endişeyle.
Az ilerideki yarı-yarıya kurumuş çam ağacının dalında cırlak sesiyle öten kargaya olanca içtenliğiyle bir küfür salladı.
Çocukluğunda ne çok öykü anlatmışlardı kim bilir kargalarla ilgili, bahçeden çıkarken yolunun üzerindeki arkta elini yüzünü ve ayaklarını bir güzel yıkayıp paklamıştı eve çıkmadan, biraz erken miydi ne bu saatte evde nasıl olsa kimse yok biraz zaman geçireyim şurada hem dinlenmiş olurum dedi ve duvarın üstündeki en düzgün taşın üzerine yerleşti yavaşça. Epeyce yormuştu bugün toprak onu.
Tütün tabakasını yokladı bir müddet, hangi cebindeydiki musibet.
Sonunda buldu, ıslak elleri azıcık harp etse de cep ağzıyla, birazdan nasıl olsa keyifle tüttürecekti o tütünü, çakmak dedi...İnşallah fitildeki gazyağı buhar olup uçmamıştır sarı sıcakta diye geçirdi içinden..
Yok, yok her şey tamamdı. Tabakasını açıp özenle kağıtlarını çıkardı kuş parmağı ile yüzük parmağının arasına sıkıştırdı tabakanın kapağını, kıyılıp inceltilmiş tütünlerin üzerinde muhafaza ettiği üzerinde okunması kabil olmayan arap alfabesiyle yazılmış sigara kağıdı destesinden bir tanesini özenle ayırıp şahadet parmağıyla işaret parmağının arasına yerleştirerek içini her tarafına eşit dağılacak şekilde tütünle doldurdu.
Tabakanın kapağını kapatıp cebine attıktan sonra zarif hareketlerle içi tütün dolu kağıdı yuvarladı, yuvarladı ve epeyce pekiştirdikten sonra dilinin ucuyla kağıdın boşlukta kalan kenarlarını ıslatıp çevik hareketlerle yapıştırdı rulo kısmı boyunca.
Artık sigarası hazırdı ve en keyifli anlarıydı. Çakmağı çakıp derin bir nefes aldı, bir daha, ve bir daha. Meret vapur dumanı sanki tütüyor ki o biçim. Sonra ağzına garip bir acılık çöktü, ağızlığını hatırladı bu kez, Allah’tan cebindeydi, sigarasını ağızlığa takıp bir nefes daha çekti ama yine aynı zehir zemberek tat.
Ağız dolusu ilendi tütüne, hay seni ekenin de, dikenin de....Yarı-yarıya kalan tütünden sarma sigarayı hışımla ayak ucuna attı ve eze-eze söndürüp, tekrar ayağa kalktı.Gene yokuşun başına doğru uzun uzun baktıktan sonra emin adımlarla yürüdü, oysa eve ulaşmak için çıkacağı yokuş
On- onbeş metre ya var, ya da yoktu.
Keşke senin gibi zıkkımı ekeceğime, bir kaç tane daha zeytin aşılayıp onlara baksaydım diye geçirdi içinden gülümsedi.
Vay gidi yaşlılık dedi, sonra da hey gidi gençlik.
Hatice Ak