Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Davut Daşkıran
Davut Daşkıran

ÜŞÜYEN SURİYE DE YANAN MİLLET OLMAYALIM-2

Yorum

ÜŞÜYEN SURİYE DE YANAN MİLLET OLMAYALIM-2

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

943

Okunma

ÜŞÜYEN SURİYE DE YANAN MİLLET OLMAYALIM-2

ÜŞÜYEN SURİYE DE YANAN MİLLET OLMAYALIM-2

12 OCAK 2014



Yürek döküntülerimizin sığındığı aciz kelimelerle, Suriyeli kardeşlerimizin maruz kaldığı zulüm karşısında, safımızın nerde ve nasıl olması gerektiğini az da olsa ifade etmeye çalışmıştık bir önceki yazımızda. Sözler tükenir, lâl olur diller, unutulur tüm kelimeler belki, ama biliriz ki sözlerin sultanı Kur’an’ın sözü bitip tükenmez. (Lokman:27)

O halde kelimelerimi, kelamın sahibinin kelimelerinden ilham alarak seçmeliyim ki, bu sayede feryadımı duyurabilirim belki, vicdanı körelmiş yüreklere.

Vahyin inmeye başladığı belde (Mekke)’ye yeminle başlayan (beled) süresiyle seslenmek istiyorum sana!

Sarp yokuşu tırmanmayı göze almamaya mı karar verdin? (Beled: 11)

Bilmiyor musun yoksa o yokuşu tırmanmanın bedelini? (Beled: 12)

Dinle o zaman sarp yokuşun basamaklarını bir bir tanıtayım sana…
Bir gün karar verir tırmanmak istersen bu merdivenlerden, tökezlemezsin belkide sen.
Birinci basamakta, ilk adımını atmadan önce, bir boynu daha günah boyunduruğundan kurtarmanın derdi ile dertlenip, bu uğurda var gücünle çabalamalısın ki, hem ayakların daha ilk basamakta kaymasın, hem de diğer basamaklara çıkabilesin (Beled: 13)

Şimdi soruyorum sana; devam etmek ister misin bu sarp yokuşu tırman maya? Evet der gibisin. Peki; ikinci basamağa, “kendin aç iken başkasını doyurmadan” adım atayım deme, ayağın kayar bak sonra… (Beled: 14)

Üçüncü basamakta yakını olan bir yetim var bak unutma. (Beled: 15)

Dördüncü basamakta, toprağa uzanmış yatan tanımadığın binlerce yoksul yatıyor, üzerine basıp da atlama. (Beled:16)
Beşinci basamaktasın, birbirine sabrı ve merhameti tavsiye etmeyi hak ettin sonunda. (Beled: 17)
Basamaklarını bir bir tırmandığın bu sarp yokuşun sonunda, sicilin sağ yanından verilecektir mahşer sabahında. (Beled: 18)

Eğer tüm bu basamakları tırmanmayıp yürüseydin bildiğin yolda, günah bataklığında boğulacaktın en sonunda. (Beled:19)

Hem üzerine ateş bastırılıp, kapıları kapanacaktır sıkıca. (Beled: 20)

Ve hakikati hakka suresinden haykırmak istiyorum, hakikate kulak tıkamışlara…

Sicilini aldığında sol yanından mahşer sabahı, dilinden dökülecek pişmanlık anlatan kelimelerin şahı! “Keşke verilmeseydi sicilim” diye basacaksın feryadı. (Hakka: 25)

“Keşke şu sicilimi görmeseydim, hesabımı bilmeseydim” diye inlerken sen. (Hakka: 26)

“Keşke ölüm her şeyi bitirseydi de yok olsaydım” derken (Hakka: 27)

“Malım bana hiç fayda sağlamadı” diye umutsuzca bakınırken. (Hakka: 28)

“Saltanatım da yok olup gitti” ne yaparım şimdi ben?(Hakka: 29)

Ve yücelerden: “Onu yakalayın da ellerini boynuna bağlayın” emri duyulduğunda o dem (Hakka: 30)

Devamla; “Sonra onu cehenneme yaslayın” diye geldiğinde ikinci emir hemen. (Hakka: 31)
Bitmedi; “Sonra onu bir zincire vurun, uzunluğu yetmiş arşın olan” hem de hemen. (Hakka: 32)
Gerekçesi; “Çünkü o yüce Allah’a inanıp güvenmedi” diye sen ölmeden söylenmişti zaten. (Hakka: 33)

“Yoksulu doyurmaya teşvik etmiyordu” diye uyarılmıştın dünyada yaşarken. (Hakka: 34)
İşte bu gün de, samimi candan bir dosta hasret kalakaldın mı sen? (Hakka: 35)

Mazlum yoksullarla paylaşmadıkların kanlı irin olmuş, bak farkına vardın mı hadi söylen. (Hakka: 36)

Bu yiyeceği, Hakkın emri gereği, hak sahiplerine haklarını vermeyen suçlular yermiş öğrendin mi şimdi sen. (Hakka: 37)

Dinle kardeşim, bu feci son ile karşılaşmak istemiyor isen, hemen harekete geçmelisin hem de hiç vakit kaybetmeden. Kedi, köpek, at, eşek, yaprak yiyen mazlumların âhı arşı titretirken, tertemiz bacılar insafsızca kirletilirken! Açlıktan ölen bebeklerin sesini duymazlıktan nasıl gelirsin ki sen!

Evladın öksürdüğünde uykuların bölünüp huzurun kaçıyorken. Bana ne mi diyenlerdensin yoksa Suriye, mısır, Afrika, Filistin ve Gazze’den? Şimdi bu halinle, cennete gireceğini mi zannediyorsun? Anlattım yukarıda akıbetinin nasıl ve neresi olacağını sana ben. Eğer öğüt dinler isen, aklını başına topla hemen. Yok, öğüt dinlemem diyor isen ille de sen. Unutma! Mazlumlar bu dünyada üşürken, Ahirete ateş olarak yansır titremeleri hemen. İşte o ateş seni de yakar taa yüreğinden. Etme, eyleme, dinle kuranı kendine gel hemen, henüz ecel gelmeden vakit geç olmadan tez elden…

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Üşüyen suriye de yanan millet olmayalım-2 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Üşüyen suriye de yanan millet olmayalım-2 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ÜŞÜYEN SURİYE DE YANAN MİLLET OLMAYALIM-2 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL