12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
884
Okunma
Ey gizli düşlerimin en sadık dostu!
Ey ruhumun gizli can yoldaşı!
Nerdesin?
Ne yapıyorsun?
Kimsin, kimlerdensin…
İn misin, cin misin…
Bir seslensem gelir misin…
Yıllar su gibi akıp gitti, bir tutam umudun avucumdan intihar edişi misali… Kimler geldi kimler geçti bu zaman zarfında hayatımdan ama bir tek seninle birleşmedi bitip tükenmek bilmeyen yollarımız. Halen ortaya çıkmaya niyetin yok mu, bir yoldaşa ihtiyacı olan bu bedeni bekletmeye devam mı edeceksin yani?
Varsın olsun, razıyım, gelme arabayla ya da trenle… Bitir yolları koşmayla ya da yürümeyle… Ben beklerim inan, zira beklemedim mi bu güne kadar… Bir haber yollasan da olur buralara, bir adres gönder ya da yol gösterecek bir pusula… Ve yahut ben geleyim oralara ya da istersen buluşalım ortada… Öyle ya da böyle işte, yok mu bu işin olur bir yolu, bul da yolla hadi bana…
Anlat bana kimsin, nesin, ne yer ne içersin?
Niçin gelmek için bu kadar çok beklemektesin?
Bir kahve pişireyim sana en köpüklüsünden, bir kahve ki şöyle özene bezene yapayım, sırf sana özel olsun ve bir dost için kahve pişirmenin keyfine varayım sonuna kadar… Oturup içelim karşılıklı sonra, sen anlat ben dinleyeyim, ben anlatayım sen dinle… Ya da ikimizde anlatalım, dinlemeyelim birbirimizi, durumun farkına varınca da gülüşelim karşılıklı… Yani diyorum ki kırk yıl olmasın içtiğimiz kahvenin hatırı da, varsın olsun birkaç yıl… Ona da razıyım ben inan…
Olur mu dersin bu…
Oturalım yan yana bir uçurumun en ucunda, konuşmayalım hiç, derin bir sessizlik kaplasın her yanımızı, sadece uzaklara bakalım birlikte… Uzaklara ama aynı noktaya… O an biz güneşin batışını değil de güneşin batışı izlesin bizim dostluğumuzu… Düşmekten yana hiç korkumuz olmasın birbirimize emanet bedenlerimizde…
Mümkün mü dersin bu…
Bir şişe şarap açalım ardından, önemli olan içmek olmasın o anda, sadece kadehleri birbirine tokuşturmanın keyfine varalım… Şerefe derken gözlerimizin içine bakarak, sarhoş olalım beraber, dünyayı sallamayalım o an -ki dünya zaten sallanmakta- Kahkahalarımız çınlasın boş ve virane sokaklarda…
Sonra bir anda,
Hani ikimizde aynı anda,
Ağlamaya başlayalım, hiç susmayalım…
Sarılalım, ağlayalım…
Sonra gene sarılalım, gene ağlayalım…
Hep böyle devam etsin aynı şekilde…
Yaşanır mı dersin…
Yaşayabilir miyiz bunları dersin…
…
Anladım ki dostluğu yakalamak kolay değilmiş o kadar da…
Hele de yirmi birinci yüzyılda…
…
Anladığım kadarıyla herkesin en azından bir hakkı var dost sahibi olmaya ama dost dediysem yani, öyle uyduruk kıytırık olanlardan değil, sahici, yürekten ve dobra dobra… İşte ne zaman görsem çevremde bu hakkını kullanan insanları, hep bir hüzün kaplar ruhumu, kıskanırım belki de onları…
Ama eğer benim de varsa bir hakkım, söyler misin o zaman niye halen yalnızım…
Not: Her yazıdan da mesaj beklemeyin canım, duygusal insanız şunun şurasında… :)
Pelin…
16 Temmuz 2008
01:30