5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1021
Okunma

Parmağındaki halkayı boynuna geçiriyor önce,
ardından kalbime.
Ne oluyorsa o an oluyor işte.Dünya yerle bir oluyor sonra, dağlar kopuyor yerinden, taşlar çatlıyor hırsından, acısından.Tarifi mümkün olmayan bir ağrı sol kapakçıkta perçinlemekte. Sızlayan yerler darmadağın,kırılan dallar mahzun, bütün kuşlar hüzünlü bir türküyü söylemekte.
Kalemimin ucu yangın yeri. Yazdığım gibi çizdiğim cümlelerle dolu sayfalar. Kursağımda can çekişen sessizliğim binlerce kez idam sehpasına çekiyor kör karanlık düşüncelerimi. Gözü yaşlı uyandığım gecelerde hep başka bir hayale sarılan ellerini izledim, başka bir yüze bakan gözlerini. Öldürdüğü yerimi gizledim günlerce.
Bütün renklerden biraz var üzerimde. En çok da hüzün siyahı. Her şey bir kenara da insan öldürdüğünü özler mi? Kaç kez vicdanına yenik düşer de susar, kaç kez ağlar hıçkırarak gizlice odalarda. Kaç yangın başlar içinde kimse görmez?
Kaç kez ölmez insan? Toprakla buluşmadan kaç kez daha tanışır ölümün o kör çehresiyle. Kilometreler değil, değil saatler ve günler,geceler...
Bir ölümlük yol var aramızda oysa bütün tel örgüler yalan söyler.
Haydi uyu, kısacık bir rüya bu.
Uyandığında her şey geçecek.
Ve farzedeceğiz ki ne benim sol yanımda neşter kesiği, ne senin mahkemende idam hükümleri.
Bitti,
bütün kışlar gibi.
Hiçbir zaman açılmayacak o demir kapılar ve yine biliyorum ki sen hiçbir şarkıda beni anlamayacaksın.
Gitti,
bütün kuşlar ümidi sırtlayarak kanatlarında.
Demir kapılar açılmayacak oysa hiç ve sen hiçbir şarkıda beni hatırlayıp,
ağlamayacaksın.
N.K-
02.09.2015
MANİSA