9
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1736
Okunma

İNSANLIĞIMDAN UTANDIM
Bu gün işim gereği gece çalıştım sabahleyin eve geldiğimde beş yaşındaki oğlumu sağ kolu yatağından aşağı sarkmış sol yanağını yastığa bastırmış bir ayağını uzatmış diğerini onun üstüne koymuş yüzün koyu sevimli bir şekilde uyurken buldum. Üzerini örttüm sarılıp yanına yattım. Gözlerimi kapatmama rağmen hep dün sahile vuran Suriyeli o küçük yavruyu görüyordum. İnsanlığın utanç tablosunu…
Bir an aklımdan hasbel kader şu an Suriye vatandaşı olabilirdik ve o çaresizliği şu an ben ve çocuklarım yoşıyor olabilirdik çünkü ne Suriyede dünyaya gelmek o insanların tercihi idi nede bizim şu anda Türkiye de olmak. Son derece müteessir bir hal içerisinde idim duygulandım tekrar oğluma sarılıp öptüm o sırada uyandı bana biraz baktıktan sonra baba ne oldu neden üzgünsün diye sordu o küçük dünyasında bu durumu anlamlandırmaya çalışıyordu ben aslında o Suriyeli çocuğu öpüyor bir elimle oğlumun yanağını sıvazlarken aslında suriyeli o çocuktan özür diliyordum bir taraftanda o kıyıya vuran senin cesedin değil aslında benim insanlığımın ölüsüdür diye ona sesleniyordum yüreğimdeki sessiz çığlığımla tabi oğlum bunların hiç birini bilmiyordu o sadece benden sorusuna kendisini tatmin edecek bir cevap bekliyordu ama ben bir türlü cevap veremedim ve sustum. Sarılıp başını göğsüme bastırdım iç çektim sustum. Aslında bir cevaplık hakkım vardı ‘Oğlum bu gün insanlığımdan utandım’ diyebilirdim ama Neden diye sormasından korktum ve sustum çünkü ikinci sorusuna verecek cevabım yoktu zira o henüz küçücük bir insan adayı idi o an kendisine çizebileceğim bir insanlık tablosu yoktu elimde.
O küçücük parmakları ile hafif çıkmış sakalımla aşağı yukarı oynarken ben derin derin tavana bakıyordum içimden batılı ülkelere, para ve petrol için dünyayı kana bulayan isimleri herkesçe malum o zengin ailelere lanet ediyordum biliyorumki dünyada bütün savaşlarda o aç gözlü ailelerin parmağı var. Sonra bizim beyaz Türkler geldi aklıma ve geçenlerde Ankara Hastanesinde yaşadığım olay;
Babamın rahatsızlığı için gitmiştik Ankara Hastanesine zemin katta bulunan geniş bekleme salonunda randevu saatini bekliyorduk yetkililer salonun dip tarafına bir biro açmış tercüman ve doktor koymuş buraya anladığım kadarı ile daha çok Suriyeliler gelip gidiyordu yabancılara insanlık namına sağlık hizmeti veriyordu. Oraya bakıyordum, kiminin bacağı sarılı kiminin kolu, kiminide yüreği kırıktı. Tahminen 9-10 yaşlarında esmer yağız bir çocuğa takıldı gözlerim. Eşofmanının dizleri çıkmış üzerindeki tişörtün fazla giyinmekten kolları ve etekleri yukarıya doğru kıvrılmış. Elimle gel işareti yaptım biraz tereddüt etti ama geldi ses tonumla sorulaştırarak Suriye? Diyerek Suriyeli olup olmadığını sordum. Evet manasında kafasını salladı. Elimle omuzunu sıvazladım, başını okşadım ve bir miktar parayı katlayıp avucuna sıkıştırdım. Türkçe bilmiyordu bir şey söyledi anlamadım ama biz anlaşıyorduk çünkü acının dili her yerde, her yürekte aynı idi. Anladımki parayı almak istemiyordu. O yaşta bütün imkansızlığına ve çekilmez çaresizliğine rağmen kendi küçük ama kocaman onuru ile dim dik ayakta idi. Sıra bekleyen annesine baktı ama annesinin sırtı dönüktü ve baştan beri olanlardan habersizdi. Oradanda onay alamadı. Sarıldım yüzündeki kire aldırmadan bembeyaz yüreğinden öptüm ve avucunu elimle sıkıp göğsüne yumdum hadi al dedim. Başını yana eğdi içinden ne söyledi bilmiyorum üç beş saniye yere baktı ve gitti o sırada annesinin işi bitmiş olmalıki diğer çocuğu ile birlikte ikisinin ellerinden tutarak kapıya yöneldiler tam kapıdan çıkarken annesinin çekiştirmesi ile kafası arkaya düştü ayakları birbirine çarptı o son kez dönüp bana bakmanın derdinde idi bir eli annesinde bir eli avucu sıkılı vaziyette hala göğsünde idi baktı ve gitti ne söyledi bilmiyorum. O sırada yanımızda oturan bacağında gri bir şort, sarışın, kıvırcık saçlı, kırışık dudakları boyalı, üzerinde askılı bir elbise ile yarı çıplak 70-80 yaşlarında ihtiyar bir kadın oturuyordu olup bitenleri izlemişti bana döndü oğlum neden bunları böyle alıştırıyorsunuz, ortalıkta mantar gibi türediler Allah bu Tayyibin b… versin bunları bize o musallat etti dedi Romayı bile Tayyip yaktı dercesine… Oysa o çocuklar ve anneleri oraya devletimizin son derece insani amaçla sunduğu sağlık hizmetinden faydalanabilmek için gelmişlerdi ne benden nede bu elit görünümlü hanımefendiden para dilenmeye gelmişlerdi velevki dilenci olsun hem ne fark ederdiki verirsen ver vermezsen sus. Kadına hiçbir şey söylemedim gözlerinin içine manalı manalı baktım aslında yüzüne tükürerek çok şey söylüyordum ama anlıyormuydu bilemiyorum. Oysa bilmiyorduki ben o çocuğa neden yardım ediyordum, bilmiyorduki paraya olan ihtiyacından ziyade benim sevaba ihtiyacım var, ve ben bu ihtiyacımın tedariği için bunu yapıyorum, bilmiyorduki yarın divan-ı mahşerde ‘sen hayatta iken zor duruma düşen insanlar için ne yaptın ey kulum’ diye sorulduğunda orada verilecek cevabımı hazırlıyordum ben, bilmiyorduki iyilik yapmanın insana verdiği huzuru. Aslında çocuktan daha çok bu hanımefendi acınacak durumda idi ama ben yine çocuğu tercih ettim ve kalk baba sıramız gelmiştir deyip uzaklaştım.
Ey batı! Ey yüreği taşlaşmış beyaz Türkler, ey kan emici vampirler şu görüntüler karşısında bir saniye insanlığınızdan utansanız belki binlerce çocuk hayata tutunacak ama siz o bir saniyede bile boş durmuyorsunuz. Lakin aynaya bakın, yüzünüze konmuş iki göze teriniz kaçmasın diye üzerine iki kaş koyacak kadar ince hesap yapan yaratıcının sizin içinde muhakkak bir hesabı vardır. Allah azze ve celle…
Aydın YÜKSEL-ANKARA
03.09.2015-Perşembe