1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
447
Okunma
Ülkemizde en çok kullanılan ama ne yazık ki anlamından da en çok uzaklaşılan kavramlardan biri oldu barış.
Üstelik en çok şiddeti savunan ya da şiddetle arasına mesafe koyamayanlar kullanmakta bu kavramı.
Oysa şiddeti savunmanın meşru ve kabul edilebilir bir yanı yoktur ve olamaz da.Bu durumda "silahlar sussun" demek doğru bir söylem ve talep değildir.
Çünkü devlet denilen organizasyon silah kullanma yetkisine sahip bir güçtür.(Ama bunun nasıl ve hangi şartlarda olacağı hukukun konusudur ve oldukça derindir.)Terörü yöntem olarak seçen örgüt ya da güçlerin silahlarını bırakmasını talep etmek gerekir.Koşulsuz, şartsız ve mazeretsiz!
Olması gereken de şudur:Örgüt silahı terk etmeli ve bir daha kullanılmayacak şekilde gömmelidir.
Çünkü ülkemizde her şey konuşulmakta,şiddet demokrasinin en büyük "düşmanı" olarak karşımızda bulunmaktadır.Federasyonu savunan partiler de vardır,bağımsızlığı da...
Dolayısıyla barış ile şiddet bir arada yani iç içe olamaz!
Yazar J.Krişnamurti,bir kitabında şu satırlara yer vermektedir:
-Barışa şiddet yoluyla ulaşılabileceğine inanmak mevcut olanı,gelecekteki bir ideal için feda etmektir;oysa mevcut felaketin nedenlerinden biri de budur,yanlış vasıtayla doğru son arayışı.
Yazar diyeceğini demekte ama bence eksik demektedir.
Osmanlı’nın kullandığı ama şimdilerde toplumsal belleğimizde neredeyse olmayan güzel bir söz daha net açıklamaktadır durumu:
-Kem alâtla kemalât olmaz !
Şiddeti ’kem alât’,barışı da bir "olgunluk"/"doğru son" olarak düşünürsek bu söz çok şeyi anlatmaya yetmektedir/yeter de.