6
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1232
Okunma

Sahilimde sensizliğe dair bir hüzün dolaşıyordu; bir köşesinden tutup denize atasım geldi o gri hüzünlerin. Sonra apansız ne yapacaklarıma dikkat kesilirken, hüzünlerin, biz yalnızlara besin olduğunu anımsadım.
Mavi-yeşil denizin enstrümantal dalgalarına kulak kabartım; sanki seni okuyordu ve besteleyip bir melodi tadından sunuyordu bana.
Sahi ellerin neden soğuk buzdu? Oysa ellerim alev topu kadar sıcak ve avuçlarım ter kaybından solgundu.
Her şey ama her şey sana sesleniyordu;
Sazlıklardaki kurbağalar
Irmaklardaki balıklar
Denizdeki yakamozlar
Ormanlar bile! kuşlar gibi şakıyordu.
Sahi sen neden suskunsun; hiç ses sedan yok!
Gecelerimde sana ait bir şarkı dolaşıyordu, gecenin geç bir saatinde seni kollarıma aldığımın hayalini kurarken…
Ah şu köpekler! Sonsuz kederlerini karanlığa gömüp belli belirsizce ulurken yarasalar, bir sıradanlıktan çok korku salgılıyordu! Karanlık demek korku mu demek? Oysa bazı korkular vardır insana tedbir aldırıp insanı güvende hissettirir.
Ölüler sessizdir
Deman(zaman) limansızdır
Aşk lisansızdır
Sahi sen kimsin?
Hayal mi yoksa sanal mı? Gerçi ikisi de aynı kavram!
Uzakta bir ateş böceğin ışıltılı aydınlığı görürken ay tepemde gülümsüyordu. Hayır, ateş böceği değildi! İki ateşli dudaklar arsında küllenmeye doğru yanan bir sigaraydı! Karanlıkta kederli bir kadın sandım oysa aya gülümsemelerini veren sevdiğimdi. Güldü! Ve Gülünce iki yanağından güneş açmıştı; ancak böylelikle sabah olduğunu anlamıştım.
Enteresandı; ben gerçek ile sanal zıtlığında yaşıyordum, galiba buhranlık geçiriyordum!
Turuncu-Mor bir rıhtımda yollarımız kesişmişti, ben ona sarı bir hüzün, o bana mavi bir umut vermişti; denizleri ve sahilleri sevmem ondandır.
Ben Sessiz bir limandım
O İklimsiz bir aşktı…
Kovanı aşk dolu birer mermi olmuştuk!
Ve aniden tetiği çektik; bir birimize vurulmuştuk, her yanımız aşk-kan akıyordu. Ben ağır yaralı o hafif yaralarla rıhtıma bir aşkbulansla getirilmiştik. Sonra doktorlar ikimize “bu bir felaket… Aşkın panzehiri yok! Umutsuz vaka” demişti.
Bir çoban kavalından çıkan ezgilerle gökteki yıldızları topluyordum. Sonra Saman yolunu izleyerek dünyanın bir ucundan diğer ucuna astral bir yolculuk yapmıştım. Sevdiğimse mavi denizlere yelkenliyle açılmıştı. İkimiz de bir kasırganın bir gün kopacağını hiç mi, hiç düşünememiştik.
Ve bir sonbahar akşamıydı, hasat mevsimi öncesiydi ayçiçekleri son kez güneşe baktılar. Yer ve gökyüzünde bir fırtına koparken deniz yüzünde ise bir kasırga kopmuştu. Aniden her şey beyazlandı; tüm canlılar gibi tüm nesneler de bembeyaza kesilmişti.
Dem Tari @dr@