18
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1699
Okunma
Gökten zembille indi aşk yüreğime. Şaşkın, ürkek düştüm gününe..
Yaba(n)cı düşlere gebe değildi yaşam, eli kolu bağlı sabiydim yurtsuz acılarımda.. Bir selam verdin ya dost dedim, dost elimden başkası uzanmaz eline..
Çıngıraklı hülyalarda hezeyana uğrardım, sıcacık gülüşünde.. Ah zamansız ahım , ah ziyan saklım… şehvetin pençeleri işlerken bedenime akıl oyunlarının akılsız devşirmesinde yaralı bir serçeydim gecelerime..
Olmaz dedim imkansız, bana göre değil, işim değil.. İntihara yeminli, kendi sözlerimin azgın dalgalarında boğuldum. Aynalara sarıldım medet diye..Aynadaki bene kızamadım, ağladım.. Yanlıştın, yanlışımdın..Gaflete düştü kıvamsız hasletim.. Kendi çelişkilerimde, çelişkiyle özdeş seni çekiştirdim saatlerce/günlerce..
Seherime serdim berzaha isyan vuslatı. Buladım şikeli ellerimi şakayık tenime..Ki sunaklar acımasız, acımadan düştün güzüme.. Baharı karşılamak gerekti ya günde lanetler yağdırdım evrene..Çal kışını da baharını da başına diye.. Ah yaman zaman bana mıydı ziyanın?
Ferhatsız zelzelelere tutuldum fizyolojimde.. Görmedim böylesi sızı göğsümde senden önce.. Bakir titremeler düştü dizlerime..İçime içime çakıldı burum burum sancılar.. Yalaz doruklarında güneşe düşman kardelendim, sırtını yaslamış hercai diyarlara.. Gökkuşağını kuşandım usumda , falsolu figanlarımda ihanettim ruhuma..
Üç sayar bu dimağ bu devranda.. Hayır.. Hayır.. Hayır..
Dört; “Evet seninim, ne dersen ondayım..”. Çelimsiz bir gülümseme atarım duyumsadıkça anı ve sözün çınlar kulaklarımda. ”Burcu burcu ihanet kokuyor ortamda”.. Demiştin ya salladın mundar özüme kılıcı.. Hak etti kahrolası densizlik bu acıyı.. Savaşımda kalleşti yüreğim.. Ne kadar restleştiysem kendimle, bir o kadar yapıştım gülüşüne, eridim sesinin ıslak ahenginde… En afilisinden sunaklar hazırladım sana, göz yaşımın duvağında.. Yumruklarımı savururken bile seni seviyordum hala…. ki banaydı, canaydı, kana yazıldı isyanlarıma şimşir öfkem.. Boş boş sağ köşelere düştü dünya gözüm, şirretin özlem yüzünden. Senin yüzünden…
Oysa heyullar raks eder aşiyan güllerinde, devasız-dermansız; Uzat ellerini, kan kırmızı demlere sarılalım şuh ve alaz gecelerin sabahında… Sararıp solalım sevdanın çılgın kollarında.. Pespembe bulutlara saralım bedenlerimizi bedelsiz derlerde... Murat alalım, ak pak seherde; akla ziyan, sınır dışı sıradanlığımızın alel acele kavuşmalarında.. Ve içini yaka yaka koklasan gül kokulu sinemi çerçevesiz günlerin infialinde... Şimdi aks düştükçe nehrin derinliğine, kaybolur ayan beyan yaşananlar, dipsiz dehlizlerde çakı gibi hengame.. Yalan mıydın ömrüme..?
Kendine yabancılığımın asılsız penceresinden bakıyorum ikimize.. Yıldızlara sardığım yaralarım, her gece vuruyor simasız yüzüme.. Süzülüyorsun iliklerimden lime lime etlerime.. Ter ellerin değmese de tenime d/arım bu aleme vuslatsız şeceremde.. Düştün bendimin kesretine ya düşemedim ki gününe, anın z/amansız dürümünde biçareyim elinde.. Bebeğimsin canımın içi tinimin façası çizildi yüreğimde.. Deli deli kanadım ömrümün baharına.. Sanaydım, bilmedin ya..
Sakladım yaşayamadıklarımı duvaksız gelinlerin bakışlarına..
Ve şimdi;
Aşk çığırtkan suskularda, kızılcık şerbetli içtiğim gün batımı dudaklarımda ..
…
Yoo ağlamıyorum ki..
Aşiyan gülleri üşürken özümde
Sevi sigaramın dumanı kaçtı gözüme..
Habibe AĞAÇDELEN