2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
695
Okunma
Günaydın sevgili dostlar,
İnanamayacaksınız ama saat 04.00 ten beri uyanık ve ayaktayım. Gece uyanır uyanmaz odamın havasının biraz kirlenmiş olduğunu farkettim ve sürgülü pencereyi az miktarda açarak odaya daha çok oksijen, temiz hava girmesini sağladım. Odadaki hava ne kadar temiz olur ise, uyku o kadar dinlendirici oluyor çünkü.
Uyandıktan sonra en yakın caminin hoparlöründen sabah ezanı okunmaya başladı. Ezanla birlikte bir köpek de ulumaya başlamaz mı? Kapalı bir mekanda olduğu anlaşılıyordu köpeğin, boğuntulu ulumasından. Normalde hayvanlar deprem olacağı zaman böyle garip sesler çıkartır, fakat uyanmaktan rahatsız olmuş gibi bir tepki gösterircesine uluyordu köpek, acıklı, yüksek desibeldeki gürültüden şikayetlenir bir tonda. Ezan bitti, köpek de ulumaktan vazgeçti, böyle bir olaya ilk kez tanık oldum.Deprem falan yoktu ama, bir yerlerde biriken enerjinin varlığından söz edebilirim. Daha sonra düşlere daldım ve kuşlar ötüşmeye başladı, kumruların ve bülbülün sesi geceye damgasını basıyordu. Balkona çıkıp bir süre bübülün ötüşünü dinledim, bahçede nar çiçeği kıpkızıl, ergin beyaz dutlar yiyen olmadığından yere dökülüyordu. Sadece kuşlar gelip yiyor dutları.
Bu arada bir şarkı dolandı dilime; yazdım esintileri:
Ötüyor kuşlar ötüyor
Tanyeri şafak atıyor
Ötme garip bülbül ötme
Gülüm içime batıyor
Sabahın seher yelleri
Baharın pembe gülleri
Şakır iken bülbülleri
Dilinde hasret tütüyor
Kuşlar öttü gün ağardı
Mor dağları güller sardı
Bir tomurcuk gülüm vardı
Aşkı kâlbimde yatıyor
Biten dündü gelen gündü
Yıldızların hepsi söndü
Gecesi maviye döndü
Gözün yıldızlar tutuyor
Sabah 06.30 da aç karna almam gereken LANCOR adlı mide ilacımı içip, bir sabah yürüyüşü yaptım. Sabah serin esen yelden dolayı üstüme bir kapşonlu eşofman giyip, maskemi takıp öyle çıktım. Adım attıkça yaşama sevincim artıyor kendimi daha enerjik hissediyordum. Nur pastanelerinin önünden geçerken baktım çok taze simitler var, hem kendime hem de kardeşime taze simit aldım.
Eve dönünce mutfağa girdim, çayımı demledim, balkonun tozunu süpürdüm, Kahvaltımı bugün ameliyattan beri ilk kez kendim hazırladım. Ne demiş atalarımız, ’’Can boğazdan gelir’’ . Eğer insan enerjisi olmaz ise yerinden kalkmaya eriniyor ve hep başkalarından kendisi için bir şey yapmasını bekler hale düşüyor. Oysa yapılan her işin bir enerji gerektirdiğini, bir çanağı bile odadan mutfağa götürmenin bir külfet olduğunu ancak hasta düşünce anlıyor insan. Bu anlamda ev hanımlarının gün içinde evde çalışırken ne kadar çok yorulmuş olabileceklerini çoğumuz aklımızın köşesinden bile geçirmeyiz. Neyse beni bu halde evin içinde kıpırdanır halde gören hatun da işlere bir yandan sarıldı ve balkon, mutfak silindi, kahvaltıya başladık.
Önceki gün Ali Ulvi Büyüknohutçu arkadaşım tam yağlı keçi salura peyniri getirmişti. Dün ve bugün de ondan yedim. Ayrıca yine onun getirdiği patlıcan ve biberlerden yedim( Tamamen organik) . Böylece en kısa zamanda nasıl iyileşirimin çabasında birisi olarak, adım adım hedefe doğru ilerliyorum.
Bugün Pazar ve öğleden sonra yıllar önceki seyahat acentası firmam Maki Tur’un rehber elemanlarından sevgili dostum Hüseyin ve değerli eşi rehber Nalan Çelik’i konuk olarak bekliyoruz.
İşte böyle başladı Pazar. Saat 10.30 da iki adet tableti içeceğim ve eminim bana dokunmayacak artık, bilakis güç verecek...
Ah güzel ülkem, güzel insanlar, ne kadar şanslı bir coğrafyada ne kadar çok renkili bir kültür ortamında yaşıyoruz. Ama neden bu çileler bitmez, neden ecelsiz ölümler gelir çatar hep, neden kanlı çatışmalar ve katledilen insanlar gazetelerin haber kaynağıdır hep? Ama biliyorum sevdayla umutla dirençle gecenin karanlığı yerini güneşe bırakacak hep. Yıkılacak bu soygun ve vurgun düzeni, daha güzel bir dünya var ve hep birlikte el ele yaratacağız düşlediğimiz yeryüzü cennetini.
Güneşli güzel günlerde daha yakın dostluklar ile merhaba diyebilmek özlem ve umuduyla, sevgiyle esen kalınız. Sağlıcakla...
Şaban AKTAŞ
31 Mayıs 2015