Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
Di
Dilomed

BAĞDAT

Yorum

BAĞDAT

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

450

Okunma

BAĞDAT

Bağdat, “Medinetus-Selamdır.(Selamet şehri)” Bağdat, barışın, selametin, huzurun, mutluluğun şehridir. Farsçadaki karşılığı ile bağa(tanrı) ve dat(verdi), Allah’ın armağanı, hediyesidir. Gönüllerden Irak’tır, ıraklıların yurdu. Güzelin, güzelliğin merkezidir. Âd’ın yanı başında, İrem’den sonra en güzel şehir. Aşkın ve de meşkin şehridir. Dillere destan, âşıkların piri Mecnunun Leyla’sını aradığı topraklardır. Şehit Hallacı Mansur’un darağacıdır. Gözyaşı deryası, hüznün ovasıdır Bağdat. Sakinleri, hayat suyu diye gözlerden dökülenleri bilir. İlklerin (ilkyazının, ilk yasanın, ilk meclisin, ilk devletin ve daha birçok ilkler bu topraklarda neşvü nema buldu) kaynağıdır. Medine’ye bakar, medeniyet şehri Bağdat. Kudüs’ün kardeşi, İstanbul’un ikizi, Harun Reşidin gözbebeğidir. Asurluların, Babillilerin, Medlerin ve daha nice medeniyetlerin yatağı.
Medenileşmemiş denîlerin, medenileştirme adına talan ettiği güzel şehir. Kim tarafından tasarlandığı belli olmayan oyunlar satılır pazarlarında. Melek tabiatlı, melek yüzlü bebekler kolsuz, bacaksız; yaralı, dermansız. Ölüm dolaşır sokaklarında, bebekler, ölümle oynaşmada. Kara adamlar, karanlık emelleri için karabulutlarda saklıdır semalarında. Bebelerin göz çukurlarını doldurmayan katran karası, kara elmas içindir bir milyon can artık cansızdır orada. Kan kokar, barut kokar, ölüm kokar Bağdat sokaklarında. Korkudan ve de kokudan melekler nefes almaz. Nefes almaz Ebu Hanife, Musa Kazım, Gavs-i Azam Abdulkadir’i Geylani.
İslam’dır Bağdat. Hadisin, tefsirin, fıkhın, tasavvufun, kelamın, tıbbın, astronominin, matematiğin, felsefenin, helen biliminin, bilginin mektebidir. İslam onsuz, o İslamsız olmaz. Nice Enbiyanın, Evliyanın, Meşayih’in, Büyük mezhep İmamlarının istirahatgahıdır. Bombalarla yıkılmış bir mezarda nasıl rahat ediliyorsa onlar da o şekilde istirahat ediyorlar. Selamet şehri Bağdat, senin için ağlayabilsem, bir damlacık dahi olsa gözyaşı dökebilsem. İştahım kaçtı diye bir öğünlük yemeğimden feragat edebilsem. Sana olanlara kızıp yüzümü, dizimi dövebilsem. Koca Süleyman gibi feryadına kulak asıp “bre melunlar” diye bağırabilsem. En azından, semalarında dolaşan kara bulutlar gibi, kara bahtın gibi karalar bağlayabilsem. Nerede bende o yürek, nerede bende o benlik.
“Seni sevdim” dediğim yalandı. Aslında seni hiç sevmedim. Öyleyse tükür yüzüme Bağdat. Benim gibi aşağılık, adi, yalancı, ikiyüzlü bir hayranının yüzüne tükür. Bahçelerinde türlü türlü yetişen bir milyondan fazla çiçeğin, haramiler tarafından sökülüp atılırken göremediysem tükür yüzüme. Sende metfun bulunan en büyük (İslam) değerlerimin göğsünde namahrem (innemel muşrikune necisun…) talim ederken; Allah Kelamı Yüce Kitabımın sayfaları hedef yapılıp kurşun sıkılırken içim acımadıysa tükür yüzüme. İnsanlık onurunun, şerefinin garip yurdunda beş paralık edildiği, erkeklerin anadan üryan birbiri üstüne balıklar gibi istif edildiği hatta tasma takılıp Amerikalı soyu belirsiz bir dişi tarafından it gibi gezdirildiği bir dünyada yüzümü buruşturup alınmadıysam tükür yüzüme. Haklısın Bağdat, nerede bende o yüz, nerede bende o utanılacak göz.
Bilirim, bebelerin yaralı, aç biilaç uyuyamıyor. Uyuyamıyor top seslerinden, canlı bombalarının çıkardığı çığlıklardan, depremlerden. Bilirim sen ne Haccacı Zalimler gördün, halkını inim inim inletti. Sen ne Hülagu’lar gördün 800 bin çiçeğini kopardı attı. Bilgeliğini kıskanıp Fırat’ı mürekkebe boyattı. Sen ne Saddamlar gördün. Halepçe’de kimyasal Alileri gezdirdin halkı yaşamından bezdirdi. Bilirim, Allah en iyisini verecektir hakkında. Harran yamacındadır, Yusuf(a.s.) u mısıra vezir etti. “BATIL”, er geç batmaya, “HAK” ise tahakkuk etmeye müstahaktır. İnanmazsan şayet, “Bağdat oradaysan arşın buradadır.”
Olmaz olaydın. “Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyar” olmaz olaydın. Bu kadar güzel ve de zengin olmayaydın. Katran karası gözlerin, neftin olmaz olaydı. Zira “güzellik başa bela” derler. Allah dostu, Sıddıkı Ekber, Hz. Ebubekirin, adalet timsali, fakir fukaranın babası Hz. Ömer’in yadigârı olmaz olaydın. En Büyük İmam, Ebu Hanife’nin, Büyük İmam Musa Kazım’ın yurdu, istirahatgahı olmaz olaydın. Mertliğin ve de delikanlılığın kitabını yazan 4. Muradımın hatırasını taşımaz olaydın. Medeniyetin beşiği, tarihin tanığı olmaz olaydın. Kara bahtın gibi kara, kan karası, kara elması bağrında taşımaz olaydın. Hani saklı atom bombaların vardı? Hani saklı kimyasal silahların vardı? Hani demokrasiyle tanıştırılacaktın? Hani sana insan gibi bir yaşam bahşedilecekti? Hani,hani….Bağdat, içimdesin fakat benden o kadar da ıraksın. Benim gibi aşağılık, adi, yalancı, ikiyüzlü bir hayranın olmaz olaydı. Seni tanımaz olaydım.
Ömer ATABEY

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Bağdat Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bağdat yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
BAĞDAT yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL