3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
936
Okunma
‘’ Bir şiir yazmak istersin şairane duygularla sevgiliye. Daha sonra şair olamadığın aklına gelir ve nesir yardımına koşar. Düşersin yine peşine kalemin. Kafandan bin bir türlü şey geçer. Hiç olmazsa bir iki mısra yazmak istersin, sonra vazgeçersin, zaten yazacaklarını Cemal ve Turgut yazmıştır.’’
Bunlar uzun değil kısa hikaye, boşverelim gitsin. Tekdüze bir gecenin hikayesi, boşver, boşvermeyelim kalsın. İşte takriben saat ilk önce bir buçuk, iki falan olur, biraz sessizlik olur dünyada önünde bir fotoğraf olur, hani eksiksin ya hep, sanki o fotoğraf seni tamamlayacak. Biliyorsundur tamamlamaz gidip onu alman, olmadı çalman lazımdır fakat ‘yemez’.
Ezginin Günlüğü fısıldar ‘Eksik birşey mi var’ der. Evet var, o eksik hayatımda. En olasacı şey eksik. Tabi bu sorgu burda bitmez bilirsin. Sende aşık oldun illa ki, anlarsın az çok.
Sezen Aksu der ki; ‘Seni Kimler Aldı’. Çakılırsın yerine, o kadar sağlam çakılırsın ki, deprem anında senin gölgende durmaktır en rasyonel olan. ‘O kadar mı acizsin’ diye sorarsın kendine, o kadar mı bihabersin eteklerine kapanman gerekenden.
Fikret Kızılok der ki sonra; ‘ Gecenin Tam Üçünde’. Ne güzel bir tesadüftür, saate bakarsın, saat üçtür. Hani sen mantığı, aklı bir kenara bırakıp merkezine, göğüs kafesinde öten kuşa, odaklanırsın ya. Hep saçma sapan sorular sorarsın kendine. Yahu sabahın üçü mü, gecenin üçü mü ? Bu üç kime ait. Aydınlığa mı, karanlığa mı ? Gecenin üçüyse zifiri karanlık, sabahın üçüyse aydınlığa ne kadar yakın. Düşün artık o kadar kelalaka düşünceler. Tabi itiraf etmek gerek, hakkını yemeyelim bu mucizevi saatin. Sağlam tüyodur, en güzel şiirler saat sabahın-gecenin üçünde yazılır.
Sezen yine gelir, bitirir, gömer seni oraya. ‘Vazgeçtim’ der. Vazgeçtim. Ne kadar kolay söyler öyle. Sigarayı bıraktım yalanıyla kardeş ötesidir bu şarkı. Kolay mı lan öyle vazgeçmek. Oysa sen, şarabın en acılaştığı anda bile sevmişsindir onu. Ama saygımız sonsuz Sezen Aksu diyorsa, illa vardır bir hikmet. Korkutur aşığı ‘Vazgeçtim’. Olay canandan vazgeçmek değildir çünkü. Olay canan için uykusuz geçen gecelerden, yazılan şiirlerden, evrenin en tatlı ve en acımasız işkecesinin yaralarından vazgeçmektir. O da öyle her baba yiğidin harcı değildir açıkçası. En yakın örnek ben mesela vazgeçemem. Sezen Aksu’yu da kıramam. Onun için ‘korkarım güzelim korkarım’.
Ha, bu girişti sadece. Daha aşırı doz ‘Gönül’e girmedik bile. İlk önce Leman Sam’dan dinleyeceksin onu. Etkisi şarap gibidir, sarhoş etmez, şair eder. Sonra aynı parçayı Fikret Kızılok’tan açacaksın. Etkisini şimdiden söyleyeyim. Dört shut tekila gibidir, iki shut daha atarsan zurna olursun. Fakat sen aşık adamsın, iki shut seni paklamaz. Yine aynı parçayı merhum Müslüm Gürses’ten (Baba’dan) dinleyeceksin. Bu olay nedir biliyor musun ? Bu olay, o dört shut tekiladan sonra kibriti yakıp ağzında söndürmektir.
Gelişme evresini de geçtikten sonra sonuca varabiliriz artık. Buna yorum yapmak haddim değil. Ne gerekiyorsa Ahmet Kaya söylüyor zaten.
Yalancı Ayrılık
Yoksun... umurumda bile değil
Başucumda resmin hala duruyor
Yoksun... defterimdeki yazın hiç silinmedi
Eşiğimdeki ayak izin, hergün gelişin
Gözlerimce gidişin hiç bilinmedi.
Varsın böyle geçsin yabancı günler
Varsın canımı yaksın yine yalnızlık
Seninle doluyken baktığım dünler
Yıkar mı sandın beni bu yalancı ayrılık.
Yoksun... umurumda bile değil
Dudağımda adın şiir oluyor
Yoksun... ezberimdeki sevdan hiç okunmadı
Eşiğimdeki ayak izin, hergün gelişin
Yüreğime gidişin hiç dokunmadı.
Varsın böyle geçsin yalancı günler
Varsın canımı alsın yine yalnızlık
Kokunu verirken vazomda güller
Yıkar mı sandın beni bu yalancı ayrılık.
İşte böyle dostum. Budur halim, budur ahvalim. Daha bir çok şarkı var ha, deme ki bunlardır sadece. Sadece seni sıkmak istiyorum ve şöyle bitiriyorum.
‘’ Şarkılar vardı, birbirini önce seven, daha sonra aralarına boşluk uzananlar için. Oysa biz hiç birbirimizin olmamıştık.’’
İshak Gündüz