Ah güzel İstanbul’um, sen benim aşık olduğum tek şehrimsin, hani bir insan ilk ayak bastığı gün tarifi imkansız bir heyecana kapılır ya sen bende hâlâ o heyecanı baki kılan tek şehirsin.. Benim için altınlardan zümrütlerden yakutlardan elmaslardan oluşmuş bir şehirsin o boğazının güzelliği ise güzel bir kadının boynunu süsleyen inci gerdanlık sanki... Seni sevenler de vardır sevmeyenler de ne umutlarla gelirler topraklarına ayak basarlar taşı toprağı altın derler lakin başarısız olduklarında bu başarısızlıklarını sana yüklerler hiç kimse bilmez ki nice medeniyetlere baş şehir olmuşsun nice insanlar gömmüşsün senin uğrunda ne insanlar ölmüş ben ki kimseyi umursamıyorum senin için söylenen kötü sözlere kulaklarımı tıkar geçerim kokun tıpkı bir kadının kokusu o kadar güzel işte rüzgarların bir annenin şefkatli elleri gibi yumuşacık yağmurların bir babanın evladına duyduğu sevgiyi belli etmemesi gibi içten.. Binlerce milyonlarca gözlerin var masmavi milyarlarca ellerin var yemyeşil, bana hep derler ki İstanbul kötüdür , hırsızı var katili var yosması var.. Ah be insanoğlu kötü olmayan bir şehir mi var sanki insanların ölmediği bir dünya mı var? Varsa ben neden bilmiyorum,,, Ben senin sevdana tutulmuşum aşkına hapsedilmişim İstanbul sen bende hiç bitmeyecek bir aşk gibisin iyi ki varsın İstanbul iyi ki varsın güzel şehir
Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şair Yahya Kemal bir müddet için Ankara’da yaşamak zorunda kalmış. Ankara’dan ayrılırken sormuşlar üstada: Ankara’nın en çok neresini beğendiniz?’’ Cevap vermiş: ‘’Tren garını…Çünkü oradan İstanbul’a dönülüyor’’
İstanbul gerçekten de farklı bir büyüsü, farklı bir atmosferi olan rüyalar şehridir.
Şöyle geçmişe yolculuk ederek baktığımıza Nedim çıkar karşımıza mesela ve der ki:
‘’Bu Şehr-i İstanbul ki bî misl-i bâhadır. Yek sengine yekpâre Acem mülkü fedadır’’
İstanbul’un bir tek taşına koskoca İran’ı feda eder. Yahya Kemal yine…’’Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul/ Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiç bir yer’’ Der. Sadece bununla da kalmaz. İstanbul demek onun nazarında aşk demektir. Dolayısıyla çok daha iddialı bir şey söyler: ‘’ İstanbul’u sevmezse gönül aşkı ne anlar?’’
Gerçekten de İstanbul’u sevmeyen aşktan anlamaz mı? ‘’ İstanbul’u artık hiç sevmiyorum’’ Diyen Mehmet Erbulan, onun bu sözlerini bir beste yapan ‘’Erol Sayan ‘’ yanılmakta mıdırlar? Elbette ki hayır. Çünkü bu şarkıyı dinlediğinizde görürsünüz ki konu yine aşktır ve söz yazarı ‘’ seni orda tanımış seni orda sevmiştim,çünkü orda sana ben bin ümitle gelmiştim, aşka ihaneti ben yine orda görmüştüm.’’ Diyerek yine aşktan ama aynı zamanda uğradığı bir ihanetten bahsetmektedir.
İstanbul bazen de dinlenilir. Mesela Orhan Veli Kanık gibi. Kapatırsınız gözlerinizi ve başlarsınız dinlemeye
‘’ İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar, ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda, Sucuların hiç durmayan çıngırakları İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı’’
Bazen muziplik yapar İstanbul sizlere. Sorar soruşturur İstanbul’un neresinden olduğunuzu:
Duruşun andırır asil soyunu Hisar, Kuruçeşme, sahil boylu mu? Arnavutköylü mü Ortaköylü mü? Kız sen İstanbul'un neresindensin?
Diyerek bıçkın bir delikanlı olur, düşer ardınıza.
İstanbul bu. Hani derler ya ‘’Havasına ve kadınına güven olmaz’’ diye…Bunu tartışmak lazım elbette ama yine de sağı solu belli olmaz İstanbul’un. Kalamış’tan bir tatlı huzur almak için yola çıkarsınız Üsküdar’da başlar bir yağmur.
Siz ‘Küçüksu’da gördüm seni, gözlerinden bildim seni’’ diyerek sevdiğinize sürpriz yapmak istersiniz bir bakarsınız asıl sürprize uğrayan sizsiniz. Haber gelir:
‘’ Ada sahillerinde bekliyorum. Her zaman yollarını gözlüyorum Seni senden güzelim istiyorum Beni şad et Şadiye başın için’’
Koşarsınız Ada’ya…Bakarsınız çoktan gitmiş. Bu hicran sizde bir başka İstanbul Şarkısının güftesi olur:
Yine bu yıl Ada sensiz içime hiç sinmedi. Dil’de yalnız dolaştım hep, göz yaşlarım dinmedi.
Nazlıdır İstanbul. İşvelidir, cilvelidir. Beyoğlu’su da öyle…
‘’Beyoğlu’nda gezersin, gözlerini süzersin’’ Boşuna değildir.
İstanbul bazen de gizemli bir mana alemidir Necip Fazıl Kısakürek’in dediği gibi.
İstanbul benim canım; Vatanım da vatanım... İstanbul, İstanbul...
O manayı bul da bul! İlle İstanbul'da bul! İstanbul, İstanbul...
Bazen de her şeydir. Tapılacak bir varlıktır Attila İlhan’ın dediği gibi.
‘’sana taptık ulan unuttun mu sana taptık’’
Kısacası…’’ Bana İstanbul’u anlat’’ demesin hiç kimse. İstanbul anlatılamaz ki. Ancak ve ancak yaşanır.
Harika bir yazıydı tam beni ve duygularımı anlatan ben bu şehre gerçekten aşığım Türkiye'de pek çok şehir gördüm hiç bir şehiri bu kadar sevmedim Ordu'luyum aslen ama orası bile her gittiğimde bir sokağı bir ağacı bir evi bana İstanbul'u hatırlatır hep dilinize ve elinize sağlık
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.