1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
955
Okunma

KAÇANLARA
Ey, kendisiyle kendinden kaçan! Daha nereye kadar kaçacaksın? Hem sen buna kaçmak mı
diyorsun? Dur biraz! Dinle kendini! Gölgeni kovalayacağına, dön de ardındaki güneşe bak!
Dünya ışıktan kaçıp, gölgesine yetişeni görmedi; dünyayı gören sen ise bu gerçeği
görmedin!
Farkında mısın akıp gidenin? Ömrünü yemişsin de umurunda değil! Kim bilir sen daha neler
neler yapacaksındır(!): İşi büyüteceksindir, arabayı yenileyeceksindir, İngilizce öğrenip
yüksek lisans yapacaksındır, anneni daha sık ziyaret edeceksindir, kitap okumaya vakit
ayıracaksındır, sigarayı bırakacaksındır, verdiğin sözleri tutacaksındır, …acaksındır, …
eceksindir(!)… Tükeneceksin, dur!
Hadi kaç kaçabildiğin kadar! Peşinden koş, cevabı bulunamamış soruların ve sakın
aldırma, e mi şunlara: En son ne zaman bisiklete bindin? En son ne zaman bir bal arısı
soktu seni, ne zaman taş sektirdin suda? En son ne zaman bir çiçekle konuştun, ne zaman
yıldızları seyrederek uyudun? En son ne zaman bakkaldan ekmek aldın, ne zaman
mezarlığa gittin? En son ne zaman güldün kayıtsızca ve en son ne zaman ağladın,
aldırmayarak zayıf görünmeye? Eni sonu birkaç soru işte, boş ver, aldırma!
Amma velâkin; o baş, o omuzda durdukça, sen kendinden kaçamazsın! Seni sende ara ve
akacaksan eğer, toprağa ak! Belki bir tohuma değersin de, kırar kabuğunu; seni
arayacak kökler, göğü arayacak dallar salar âleme.