Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
S. COŞKUNER
S. COŞKUNER

Otomatik kapatma sisteminin verdiği ders

Yorum

Otomatik kapatma sisteminin verdiği ders

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

473

Okunma

Otomatik kapatma sisteminin verdiği ders

OTOMATİK KAPATMA SİSTEMİNİN VERDİĞİ DERS

Sürekli kapalı tutulması gereken kapılarımızın üst arkasında bir küçük motorla çalışan, kirikolu bir kapatma mekanizması vardır. Siz geçtikten sonra bırakırsınız otomatik sistem kapıyı ağır ağır kapatır. Kapının açık kalması önlenmiş olur.
Antalya’da camimizin birisinde Cuma namazı için cemaatin toplanma sırasında, alt kattaki kapı da otomatik kapatma sistemli idi. Cemaat camiye sürekli toplandığı için, kapının da devamlı açılıp kapanması gerekiyordu. Bu durumdan iyi niyetle kendisine bir vazife çıkaran cemaatten bir kişi, kapıyı açarak ip bulamadığı için, bir tespihi ip yerine kullanıp, kapıyı arka duvardaki bir çiviye sabitledi.
Artık cemaat sürekli açık duran kapıdan rahatlıkla camiye girebiliyordu. Bir müddet sonra tespihin ipi koptu, taneleri saçıldı gitti. Bu durumu gören aynı kişi, hemen yeni bir tespihle önceki yaptığı iyiniyetli vazifeyi tekrarladı. Ancak, daha sonra, sonra ikinci tespihin ipinin kopmasına zaman kalmadan cemaatten diğer bir şahıs, kendisine göre yine iyi niyetle kapıyı tespihten kurtararak kapattı.
Önceki adam ona ters ters baktı. Zira onun cemaatin camiye daha rahat girmesini kolaylaştıracak, kapının sürekli açık tutulma durumunu iptal etmesinden hoşlanmamıştı. İkinci adam uyguladığı eylemin doğruluğu konusunda gayet kendisinden emindi. İlk adam ikinciye kızmış kendi kendine homurdanıyordu. İkinci adam, birincinin ortaya koyduğu negatif beden dilini ve homurdanmalarını görmüştü. Kalbini kırmak da istemiyordu. Zira camide bir tartışma çıkması namaz öncesi sevimli olmayacaktı.
Görünürde ikisi de kendilerine göre haklıydı. Cemaatten bazıları birinci adama hak verirken, bazıları da ikinci adama hak veriyorlardı. Diğer üçüncü bir grup ise sessizce izliyor ve durumun nereye gideceğini gözlemliyorlardı. Camide yüksek sesle konuşarak tartışmak da adap dışı olduğu için, ortadaki sorunu kaliteli bir şekilde çözümleyebilmek oldukça zor görünüyordu.
İkinci adam kapıyı neden kapatmıştı acaba?
Tespihi kurtarmak için mi?
Birinci adama inat olsun diye mi?
Açık kapıdan kolayca giren cemaatin camiye girmesini zorlaştırmak için mi?
Elbette hiç birisi de değil. Onun birinci adamdan daha fazla bildiği teknik bir bilgi vardı. Kapının üst arkasındaki otomatik kapatma sistemi, insan gücüyle kapı açıldıktan sonra, tekrar kapıyı krikosu ile itekleyerek kapatmaya proğramlanmıştı. Kapıyı açarak bir ip veya tespihle arkadaki çiviye sabitlediğimiz zaman, otomatik sistem bunun anlamımı bilmiyor ve sürekli kapıyı kapatmak için içindeki enerjiyi kullanıyordu.
Bu süreç belirli bir zamandan sonra kapının otomatik kapatma sisteminin motorunu arızalandırıyordu. Bu teknik bilgiden haberi olmayan birinci kişi kapıyı açıp tespihle sabitlerken, kapının otomatik sistem motorunu koruma düşüncesinde olan ikinci kişi de, kapıyı kapatıyordu.
Bu bilgiyi ben de önceleri bilmiyordum. Bir gün bir apartmanın ana kapısında şöyle bir yönetici feryadı! Okudum.
Allah rızası için bu kapının önüne taş koyarak sürekli açık tutmayın. Kapının otomatik kapatma motorunu temir ettirmekten bıktım artık.”
Benim çok sevdiğim bir sözüm var. Her konferansımda mutlaka söylerim ve açıklamasını da yaparım:
“Haklı olmayı değil, mutlu olmayı tercih edelim.”
Adamların ikisi de kendi cephelerinden haklılardı ama, camideki cemaat ikiye, hatta üçe bölünmüş (kararsızlar veya duyarsızlar), mırıldanmalar başlamış, cami huzuru da yavaş yavaş kanatlanmaya başlamıştı. Zira sesli sesli konuşarak anlatma ve anlaşma imkanı da yoktu.
Birinci kişinin, iyi niyetle kapıyı açmasına rağmen, ikinci kişinin bunu iptal etmesinin sebebini iyice düşünmesi gerekirdi. Acaba benim bilmediğim bir durum mu var diye düşünmeliydi. Ortada ona inat yapılacak veya onun yaptığı iyiliği iptal ettirecek bir durum yoktu.
Peki, hemen on, on beş dakikada motor yanar mıydı? Orası belli olmaz, motorun daha önceden ne kadar yara aldığına bağlıydı. Hemen o anda yanmasa bile, daha sonra yanması için süreç hızlandırılmış olacaktı.
Efendimizin çok güzel ve anlamlı bir hadis-i şerifi vardır. Tam buradaki çıkmaza ilaç olabilecek türden:
“Herhangi bir konu hakkında, en ince ayrıntısına kadar bilgi sahibi olmadan, o konu hakkında kesin bir hüküm vermeyiniz.”
Bir insanın her zaman, her yerde, her durumda, her şartta doğruyu bilebilme imkanı yoktur. Değişmeyen tek şeyin değişim olduğu zamanımızda, doğru bildiklerimizin geçerlilik süresi, sürekli kısalmaktadır. Özellikle teknolojik gelişmelerin hızı ve insanların algılama ve değerlendirme farklılıkları, bu konuyu daha önemli bir hale getirmektedir.
Birinci adama gerçek anlatıldığı zaman, vereceği muhtemel cevaplar şöyle olacaktır:
- Ne bileyim ben iyilik yapmak için açmıştım.
- Onun öyle olduğunu bilmiyordum.
- Hiç de aklıma gelmemişti. Gibi.
Şurası unutulmamalıdır:
- Her kişinin gönlünde bir arslan yatar.
- Her kim ne yapıyorsa, en iyiyi yaptığını varsayarak yapar. (Kasıt hariç).
- İnsanoğlu kendi aklını beğenmezse çatlar ölürmüş. (Türk Atasözü)
- Eğer akıllar yeniden dağıtılsaymış, yine herkes kendi aklını alırmış.
Bizim düşünüp, karar vererek gerçekleştirdiğimiz bir eyleme, başka birisi bir şekilde kendi bilgi ve yöntemine göre müdahale ederse, ilk etapta fevri hareket edip, haklılık mücadelesi yaparak, ortamın huzurunu kaçırmak ve de insanların ikiye bölünmesine zemin hazırlamak, çok yanlış bir davranış modelidir.
Doğru olan, sabır ve sükuneti muhafaza edip, yukarıdaki hadis-i şerifin özünü sindirip, hikmetine kulak vererek, çözüme adaklanmaktır. Özellikle çağdaş teknoloji ve bilgi yönetimi konusunda kendisini yenilemekte gecikenlerin, bu hassasiyeti göstermelerine daha çok ihtiyaç vardır.
Hele hele doğrucu davutluk yaparak, inatlaşarak - iddialaşarak, “dediğim dedik, çaldığım düdük” diyerek, cami gibi kutsal bir mekanda huzuru kanatlandırmak, haklılık adına dahi olsa, asla doğru değildir.
Bu konuda sabır, sükunet, bilgiye ve bilene saygı, değerlerinin uygulanması da büyük bir önem arz etmektedir.
Selam, sevgi ve dualarımla... Allah’a (cc) emanet olunuz.
15 şubat Pazar. Saat: 22.30 Antalya
Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
Kaliteli yaşam uzmanı



Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Otomatik kapatma sisteminin verdiği ders Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Otomatik kapatma sisteminin verdiği ders yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Otomatik kapatma sisteminin verdiği ders yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL