9
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1233
Okunma


Kağıt kesiklerinden uçurtma yapmalı mesela,
Kanatsız kuşlara kanat yapmalı, Milena’ya ulaşacak mektuplar iliştirmeli arasına. Piraye’ye olan özlemini dindirecek şiirler göndermeli Nazım’dan. Hasretinden eskimiş prangalar bırakmalı ayrılıklara Ahmet Arif’ten.
Sonra ;
Ay ışığını içmeli bir şiirden damlarken.
Bir damla gözyaşının kırk yıl hatrı üstüne.
Sevgilim!
" Seni bir şiirin yanından geçerken sevdim. Sevgi öyle dedikleri gibi mutsuz eden birşey değilmiş. Aşkı ölüme sürükleyen bir kapan bilirdim. Takıldığım yerde gözlerin düştü önüme,
gözlerin...
ölmedim.
Önce kanın vücudumda devir daim ederken çıkarttığı gürültüden korksam da, titresem de ateşler içinde gece yarıları,
gözlerin...
ölmedim."
Mürekkebe değen kalem yazar sanırsınız, öyle mi?
Genç Werther gözyaşlarıyla döktü içini satırlarına mavi frak, sarı yelek modası ile akılcılığı yıkıp duygusallığı baş tacı ederek. Acısına tahammül edemeyen aşklar koşmuştu intiharlara, sevgiliyle teslim edilmeyen yarım mektuplar bırakarak geride.
Kimi tutkuların izlerini takip ederek eritir yaşamını insan. Zamansız gelip yerleşen yüz hatları konar teklifsizce satır başlarına. Düzeni başına geçiren bir başıboşluk meydan olur,
kahramanlar ölür romanlarda.
Oysa kim kalkanlarını güçlü kıldı aşkın imkansızlığına?
Uçlarda kalmış, silik yüzlerin, cesaretini yitirmiş bedenlerin acı çığlığını atmıştır Sabahattin Ali Kürk Mantolu Madonna’da.
Hayatın dayanılmaz hafifliğini hissettiğinde insan mutluluğun tarifini verebileceğini sanır.Oysa ne büyük yanılgılar içindedir zaman, ne aciz bir sestir kulaklarımızda yankılanan!
Daha çok acıyı hissettiği an mutlu olmanın tarifi edilebilir.
Bir soru ve bir süre bekledikten sonra gelen tek cevap.
Bitti.
Gayet mağrur ve bir hikayenin son paragrafı gibi. Çelişkiler, birbirini tutmayan parçalar.
...
Bundan daha güzel bir ayrılık olamazdı!
Lamartin, Graziella için "Ya seni sevecektim, ya ölecektim" derken hangi ötekiye karşı geldi? Asıl mücadeleyi kalbin vermesi zayıflık mıydı?
Düzeni imha eden zalim bir adamdı aşk, ne varsa silip süpürdü. Seveni ihya eden bir sevgiliydi yabancı! Hoş geldi!
Hoş gitti.
Sevgilim!
Kuşlar diyorum, kanatsızlar!
Ne sesinden dökülen sözleri okuyor gözlerim, ne gözümden dökülenlerden haberin var.
Kar düşerken toprağa yazdı Dostoyevski Beyaz Geceleri,
Kar düşlerken...
O kadın başkasına mühürledi kalbini,
sevmedi.
Ah ne zalimdi o adamı yaralarken!
Sevgilim!
Kanat yapalım kuşlara beyaz kağıtlardan, sonra cümleler kuralım hiçbir romanda geçmeyen, şiirler yazalım daha önceki aşk şairlerinin aklına gelmemiş. Ama ne olur nokta koyma sonlarına!
Sonsuza giden şiirleri seviyorum artık ben sonsuza giden bir günden yaş alarak.
Bir gün geleceğim;
Bir romandan fırlayarak karşına. Bir resimde gözlerimi bulacaksın, bir şair beni anımsatacak. O zamana kadar uçurtma yapmayı öğren,
uçak yapmayı ya da olabildiğince küçük olsun, beyaz olsun ama.
Sonsuzluğa gidecek kadar küçük,
nokta kadar.
Birlikte oraya yürüyeceğiz.
Korkuyu beklerken Beyaz Mantolu Adam, ihanetini ölüme kaçarak örten Karenina gibi.
Kanatlarını kağıttan yap, hafif olsun.
Günahsız yanım esmeyecek.
Rüzgarın hafif!
Ay ışığında ölmeli şimdi,
yüzyıllık aşklara gözyaşı dökerek.
Adamlar sevecek kadınlarını, kadınlar ağlayacak sevincinden. Kılıçlar kadar keskin sözler kitlenecek dillerde, kursakta kötü sözlerin acımsı tadı kalacak.
Ölmeyecekler.
Ve kadın o adamı ölüme dek özlemeyecek.
Ay ışığında ölmeli,
bütün ölümsüz aşklar onun gölgesinde,
daha sisli ve biraz daha az kırgınlıklar.
Gün yüzüne yakalanmadan,
o daha çok günahkar!
Kağıt kesiklerinden uçurtma yapmalı,
gökyüzüne tutup ipini bırakmalı
ağlamalı.
İmza:
S’onsuzluğa...
ikibinonbeş- Ocak
N.K
Edebiyatın günahsızlarına...