Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Evgın Atalay
Evgın Atalay

TEK KİŞİLİK BAYAN YANI

Yorum

TEK KİŞİLİK BAYAN YANI

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

857

Okunma

TEK KİŞİLİK BAYAN YANI


Evgin Atalay



TEK KİŞİLİK BAYAN YANI


Çocukları, torunları etrafındaydı. Ama eşini kaybettikten sonra yapa yalnız kaldı. Barındırdığı kırgınlığını hiç gün yüzüne çıkarmazdı. Kahrederdi... Küsüp cezalandırmak isterdi herkesi. Fakat konuşmadan yapamazdı ki. Siniri çabuk geçerdi. Bir köşede süzülüverirdi yaşlar gözünden sadece. Gücüne gidiyordu onu azarlar gibi konuşmaları. Kocası yaşasaydı bunların hiç biri olmazdı. Ona da isyan etti. "koydun beni burada bir başıma çektin gittin. Acelen neydi be adam? Bu yola birlikte çıktık beraber döneydik."
Tevfik’in yanında olduğunu, kocaman elleriyle saçlarını okşadığını, yanaklarına dokunduğunu hissetti. İçi titredi hasretten… Kış mevsiminde soğuk yoğurt yemiş gibiydi. Kendine sarılır gibi yaptı kolları üşümüştü. Camın açık bıraktığını fark etti kalkıp kapattı. "İnşallah hasta olmam" diye düşündü. Ardından İbrahim’i aradı. Torunlarıyla konuştu telefondaki seslere bakılırsa özlemiş gibilerdi. Ayşegül’ün "babaanne seni çok özledim bize gelsene" dediğini duydu.
"Derya Hanım’ın hiç sesi soluğu çıkmıyor, anası kılıklı. Küçük kız babasına çekmiş" diye söylendi.
Ve sesli düşünmeye başladı. "Doğru aslında biraz değişiklik olur. Oradan da kıza geçerim o çok istiyordu gitmemi. Sonra kürkçü dükkânı misali dönerim… Hem Fatma’m daha yalnız orda, çoluk çocuk yok ayyaş bir koca başında hem de destek olurum çocuğa. Bu damatta niye böyle olduysa,? Önceden böyle değildi." Tekrar oğluna dönüp;
"gel beni götür oğlum biraz sizde kalayım."dedi.
İbrahim; " ne oldu anne biri bir şey mi dedi?"
"Yok, oğlum kim ne diyecek? Çocukları özledim onun için gel götür beni biraz çocuklarla hasret giderim sonra bacın çağırıyor oraya gideceğim" dedi.

"Tamam" dedi İbrahim devam etti. "Ağabeyime söyle seni bindirsin gemiye ben buradan alırım ."
"Olur, sabah erken vapuruna binerim." dedi kadın.
"O kadar da erken gelme anne hafta sonu bizim hanım geç kalkar"
"Zaten oğlum ben gelene kadar öğleyi bulur"
"İyi, ben sonra gene ararım görüşürüz."
"Görüşüz oğlum" dedi kadın "Allaha emanet ol!"
Nilüfer, gitme kararını söylemek için Niyazi’nin işten gelmesini bekledi.

Niyazi, annesiyle aynı binada yaşıyordu. O üst annesi alt katındaydı. Bazen yemek saatlerinde bide özel günlerde bir araya gelirlerdi. Buda öyle bir andı. Hep birlikteyken Yalova’ya gitmek istediğini ve buradan gemiye bindirilirse İbrahim’in onu alacağını söyledi. Torunlarının;
"Babaanneciğim bizi bırakıp gitme" demelerini bekledi ama…Hiç sesleri çıkmadı.... Oğlunun ikisi erkek bir kız çocuğu vardı. Masadan kalkarken yüzlerine baktı "boş emek " diye geçirdi içinden…


Niyazi, Vapur tarifesine baktı internetten.
"On iki de gemi varmış, iyi, yarın o saatte gideriz.", dedi.
Nilüfer, masayı topladı geliniyle. Sonra yatmaya gitti. O gün, oradan istemeden ayrılıyormuş gibi bir hüzün sarmıştı. Ama kalmakta istemiyordu ki. Hem biraz değişiklik fena olmazdı.
Vedalaşırken gözleri doldu. Niyazi, "bekliyoruz annemi sıkıldığında alo de yeter, hemen gelip alırım" dedi.


Onunla tanıştığımız da elma şekeri satardı. Bizim evin önünden sürekli geçerdi. Annem o yüzden beni kapının önüne bırakmazdı. Korkardı haliyle kız çocuğuyum. Onunda gönlü varmış zati. Hasan emicaların düğününde görmüş beni. Bilerek geçip dururmuş kapının ağzında. Çokta yakışıklı adamdı, kartal gibi bakışları vardı. Beni de o bakışlarla kandırdı. Uzun boylu, iri yarı, kaytan bıyıklı, hafiften göbekliydi. Kırmızıydı pabuçları, parlardı cam misali sanki ayakkabıdan şekerdi onlarda. Şeker adamdı bir nevi. Bir gün bir elma şekeri aldım ondan, sonra bir kaç kere daha...


İlk karısından çocuğu olmayınca anamı kuma getirmişti babam. Cemile ananın üstüne. Bize düşkündü koruyup kollardı o yüzden. O görmüş şekerleri anama demiş, oda bana çok kızdı. " Nasıl alıp durun gızzz bunları gayrı? Buban görse şuracıkta keser bizi ya." Terliği almış eline düşmüş peşime "söylen" deyip duruyo beni söyletene kadar tarlada koşturup durdu. Amma demedim tabii.
"Gayri biriktirdim ana valla" dedim korkudan oysa para almazdı ki. Hepsi hediyeydi.

Babamı annemle konuşurken duydum. Diyor ki "Osman efenin oğlu Murat bizim gıza talip gayri. Çok paraları vardır gayri. Hayatımızı gurtarır sürünüveriyoz gayri" Annem de babam ne dese o, korkardı ondan. Oysa babamın kıymetlisiydi. Çünkü çocuk vermişti ona. Cemile anaya da evinde kalan bir besleme gibi davranırdı. Ona üzülürdüm… Fakat o babamı severdi onun hatırına karşı gelmezdi… Kaderine isyan edip dururdu.

Hasta oldum ağlamaktan… Annem diyor "niye ağlayıp durun güzel gızım?" baban diyor "niye ağlayıp durun güzel gızım?" Cemile ana diyor "niye ağlayıp durun güzel gızım?" Yine de ağzımı açmadım çünkü biliyordum babamı fikrinden caydıramam. "Nuh der peygamber demez" Hâlbuki daha on altımdaydım. Evlenmeyi düşünmezdim ki onların konuşmalarını duyduktan sonra Tevfik ile kaçmayı kabul ettim. Hiç de pişman olmadım. Ona olan sevgim zamanla aşka dönüştü. Saygıyla çoğaldı. Evlatlarımızla taçlandı. Ben gözümü onunla açtım.


İstanbul’a kaçtığımızda hazırda beş kuruşumuz yoktu. Tevfik her şeyi alnının teriyle kazandı. Birbirimize verdiğimiz destekle buralara kadar geldik. Bir iplik fabrikasında işe başladı. Bir de 1 Mayıs mahallesinde bir gecekondu kiraladı. Mutluyduk. Babam akrabalarla haber yollamıştı "benim öyle bir kızım yok"diye. "Tamam" dedim "benim de Tevfik’ten başka kimsem yok."



Gemi karaya yanaştığında bütün yolcular ayağı kalkıp inmek için hazırlandılar. Nilüfer, acele etmedi. Dizleri çok ağrıyordu. Kalabalık azaldıktan sonra çıktı. Oğlu da limanda onu bekliyordu. Birbirlerini gördüklerinde el salladılar.
Kendisi önde çekçekli bavulu arkadaydı. İbrahim yetişti annesine… Sıkı sıkı sarıldı "şimdi bir taksiye bineriz. Ararız Nergis’i de bir çay koysun…" dedi.
"Aranız nasıl?" diye sordu yaşlı kadın birden.
"Eh işte anne bir iyi bir kötü ", dedi İbrahim sonra devam etti. "Boyumuz kadar çocuklarımız var. Hem biz kavga edince kızlar çok etkileniyor."
"Tabi tabi oğlum idare edeceksin ne yapacaksın? Evliliktir her şey olur."
Eve vardıklarında biri on altı diğeri on dört yaşında iki tane genç kız karşıladı onları. Torunlarına sarıldı. Çocuklarda onun elini öptüler, o sırada Nergis’te geldi.
"Hoş geldin anne." dedi her zamanki soğuk tavrıyla.
"Hoş bulduk ", dedi Nilüfer.


Kalacağı odayı gösterdi gelini. Aslında biliyordu kocası sağken geldiklerinde kaldıkları odaydı. Tevfik’in ölümünden sonra da bir kere gelmişti. Gene de biliyorum demedi. Kendini yabancı gibi hissediyordu."öz oğlumun evinde bir yabancıyım" dedi.

Birkaç gün sonra gelininin uyarıları başladı. "Her gün ağaçları sulamanıza gerek yok çok su harcıyorsunuz! Faturadan haberiniz var mı sizin?"
Nergiz, hep mesafeli konuşurdu hiç benimseyememişti bir yakını olarak. Anne sözcüğü dudaklarının üstüne yerleştirilmiş bir ilinti gibi duruyordu. Nilüfer önceleri bozulurdu. Alıştı zamanla, anne olarak mecburiyetini kabullendikçe.
Gelinine yardım etmeyi bir işin ucundan da o tutmayı hep isterdi. Ama Nergis fazla yanaşmazdı.

"Eski halim olsaydı ben bilirdim sözümü dinletmeyi fakat ne yapayım çocuklar boynumu büküyor" diye iç geçirdi.
Bir anda kızının yanına gitmeye karar verdi. Oğluna Balıkesir’e otobüs bileti alması gerektiğini söyledi. "Fatma çağırıyor oraya gideceğim söz verdim."

"Yeni geldin anne nereye gidiyorsun?" dedi.
"Yeter bu kadar oğlum misafirliğin kısası makbuldür."
"Sen misafir misin?"
"Eee oğlum her insan misafir şu hayatta"
"Aman anne lafı çarpıtma"
"Üff sen çok konuşma" söylemedi hiçbir şey morali bozulmasın diye.
"Bir bilet al bana "
"Ne zaman döneceksin?
"Bilmem bir gideyim."
Babasından söz açtı.
"Babamı çok özledim anne" yaşlı kadının hemen gözleri doldu.
" Ya ben oğlum, dal gibi adamdı. Bir kazaya kurban gitti. Orada olmasaydı, ya da o araba geçmemiş olsaydı iş yeri yolu üzerinden o şimdi burada olurdu diye çok düşündüm de olmuyo gayrı. Olmuşa ölmüşe çare yok. Bilsem ki gelecek kendimi feda ederdim."dedi Nilüfer. Oğluyla göz göze geldiler. Ağlıyordu ikisi de. Derya gelince lafı değiştirdi.
"Bacın bekliyor oğlum sabah konuştuk." oysa öyle bir konuşma olmamıştı. Sırf Derya babasını ağlamaklı görmesinde İbrahim’in sert baba imajı zedelenmesin diye. Oysa Tevfik’ten bahsetmeye nasıl da ihtiyacı vardı?


Fatma’yı aradı. Akşam otobüsüyle gideceğini haber verdi. Oda annesiyle zaman geçireceği için çok sevindi. Hep isterdi gelmesini de ikna edemezdi…" biz gelip seni alırız sen saatini birde otobüs firmasının adını söyle. Ayy! Mahmut’ta sevinecek bu işe." dedi. Fatma.Kocasının tepkisinde şüpheliydi ama belli etmemesi gerekiyordu huzursuzluğu ne yapsındı bilemedi.





Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Tek kişilik bayan yanı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Tek kişilik bayan yanı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
TEK KİŞİLİK BAYAN YANI yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL