8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1287
Okunma
Yeni tanıştım, yüreğini açtı bana, kızını anlattı. Zekasının yaşıtlarına göre biraz daha geri olduğunu öğrendiğinde O’na söylenen:
’ Çocuğunuz geç oturacak, geç konuşacak, geç yürüyecek!
Hiç bir şey anlamamıştı
’ olsun geç olsun güç olmasın! ’ diye düşünmüştü. Özel bir çocuktu, geçte olsa yine her insan gibi büyüyecek, yiyecek, içecek ve en sonunda bir yetişkin olarak sürdürecekti hayatını...
’Öyle olmadı işte’ dedi. Küçük bir çocuk hala. Şimdi 23 yaşında, ama 15 yaşında bir çocuk zekasında olmasına rağmen, yedi sekiz yaşta bir çocuğum var hep benim.
Şikayet eder gibi anlatmıyordu, acımıyordu kendisine ve kızına, eskiden yaşadıklarıyla hayat onu pişirmişti. Kızı henüz 15 yaşlarında iken, bir kadının teklifi çok ama çok canını yakmıştı. Kadın komşusuydu sanırım. Kızı özel eğitime gidiyordu. Bebeğiydi, gözünden sakındığı... Diğer iki kızından çok farklıydı. O’na daima ihtiyacı olan, canından kanından bir parçası için reva görülen bu çirkin teklifi anlatırken:
’ Ben nasıl kıyardım O’na, küçük bir çocuktan farkı yoktu ve böyle bir teklif bana bir tokat gibi geldi ve daha bir kamçıladı ve inatla uğraştım, azimle çaabaladım ve devletin bizlere verdiği tüm imkanları kullanarak iş güç sahibi ettim Sibel’imi...
’Eğitimini bitirdiğinde, engelliler için açılmış sınavdan yüksek bir puan aldı ve şu an kadrolu olarak, bakanlıkta iki senedir çalışıyor. Çalıştığı yerde ilk zamanlarda istemediler, evime götürmemi, iş hayatında yapamayacağını söyleyerek, benimle tartıştılar. Ama ben devletin tanıdığı bu hakkımı sonuna kadar kullanacağımı dile getirerek, mücadele ettim ve en sonunda seslerini kestiler. Kızıma bağırdılar, azarladılar ve nihayetinde işten ayrılanlar ve yerlerine gelen kişiler daha insaflı duyarlı insanlar çıktı ve Allah razı olsun yardımcı oldular.
’Kızım artık alıştı, çalışma hayatına, masaların tozunu alıyor, çay servisi yapıyor. Evde olduğu zaman televizyon karşısında yemek yemekten başka bir şey yapmayacaktı. Doyduğunu anlamıyor, sürekli yemek istiyor. Sürekli kilo alacaktı. Ama şimdi kendisine güveni geldi, sosyal çevre edindi, okumayı seviyor, ben söylediğim zaman değil ama biri hediye verdiği zaman, bol bol kitap okuyor. Aldığı maaşla ilerde oturacağı evi almak için hedeflerim var.
O komşu kadın, ’Köyde yaşlı bir adam var tanıdığım, genç bir kadın arıyorlar, iki karısından da çocuğu olmamış, verelim senin kızı, hem doğurduğu çocuğa hem de kendisine gül gibi bakarlar, okutsan okumaz, evlendirsen kim alacak bu haliyle!
’Hem çok kızıyorum, hem de bu sözleri söylemese idi, ben bu kadar kararlı bir şekilde bu yolda ilerlemeyecektim belki de. Üstelik ailem, eşim dostum hiç kimse destek olmadılar, inanmadılar bu konumlara geleceğimize. Kin ve öfkeyle aştım tüm zorlukları. Şer olarak önüme çıkan bu durumu hayra çevirdim Allah’ın izni ve yardımıyla...
Arkadaşımı tanıdığım ilk gün söyledi tüm bu sözleri. Çok üzüldüm, insan nasıl kıyar aklım hafsalam almadı inanın. Ufak bir çocuk zekası taşıyan bir genç kızı dedesi yaşında bir adamla evlendirmek. Çocuk doğurtmak, anne olmanın ne demek olduğundan bi haber olan bir çocuğu anne yapmak...
Bu anneyi takdir ettim, saygı duydum, acımak istemedim, acınacak durumda olan bu anne değildi zira...
Yüreği engelli olanlardı acınacak durumda olanlar ancak. Yüreği ve aklı kıt insanlardı acınacak durumda olanlar.
Yolda yürürken konuştuk, dertleştik, yolumuz ayrıldığında, o evine doğru yürüdü. Arkasından baktım uzun uzun...
Acınacak durumda olanlar, kalplerinde merhameti olmayan O zavallı insanlardı... Destek olmak yerine köstek olanlardı.
’ Gururla yürü sen ey güzel kadın! elleri ve yüreği öpülesi anne! başkasını bilmiyorum ama seninle ben gurur duyuyorum...