9
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1356
Okunma

Her şey küçük bir tesadüfle başladı.
Yol ayrımlarındaki karşılaşmalar, düşünmeden ayak izlerini sürerek geçilen kaldırımlar.
Sonra tutulmalar, kararmalar gözlerde, kalpte karıncalanmalar...
Üzerine romanlar yazdılar, sayfalarca şiirler...
Kimi onun uğruna öldü, kimi öldürdü acımadan.
Ne mecburiyet bildiler sevdalarını ne de vazgeçmeler ustası olabildiler.
Mezar kazıcıydılar.Çünkü elleri soğuktu hep. İçinde ateşi yakanlar kendi hücrelerinde yandılar.
Büyük yanıklar aldılar, büyük!
Yoğun bakım üniteleriyle doldu hayaller.
Yolculuklar böyle başladı işte.
Küçük bir tesadüfle. Kimi ayakucundaki ağrıyla koyuldu yola, kimi yüreğindeki o hicapsız işkenceyle.
O acı, işte o hükmedilmesi zor acı,
onunla tanıştılar, bir çay içtiler karlı bir gecede.
Sonra göz gözü aradı istasyon girişlerinde,
köz közü alevledi,
sıçradı bütün uğrak şehirlere.
Her şey böyle başladı işte.
Önce sevdi,
sonra omurgasına değdi ihanetleri,
kaburga kemiklerine dek yandı yıkıldı...
Yolun ortasından döndü geri,
bir ölünün yarısını alarak.
Ve bütün yolculuklar kaldığı yerden devam edecekti bundan sonra
yarım kalan çay bardakları içilecekti terminallerde,
günlükler tutulacaktı,
karlı bir kentin
kıyısında.
Yarasını dinleyecekti Porsuk Çayı,
yarısını tamamlayacaktı böle böle.
Sonra kendi derdine içlenecekti derinden.
Kim bilir?
bir dönüş yolunda dirilecekti Anka kuşu gibi;
kendi küllerinden.
...
Unutmuşlardı
öldürmeyi.
yol kenarları
izlerini taşıyacaktı.
kanatlarını kıracaklardı.
Sandılar ki
Uçmayacaktı,
Bilemediler ki
o artık kanatsız yaşayacaktı.
N.K-
Eskişehir-2014