10
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1077
Okunma

Hızlı adımlarıyla, kaldırımları dövüyordu. Nemli gözlerini sık sık siliyordu. Kaşları çatık, başı dik, insan suretleri, hayvan suretleri arasından geçiyordu. Avuçlarının kızarıklığı da geçmemişti. Yol boyunca dünkü yaşadıklarını düşündü. Sözlerine, nasıl inanmıştı ve değişebileceğine...
Nisan sabahı, kahvaltı sofrasını hazırlayan annesine yardım ediyordu. Babası yine baş köşesindeydi, erkek kardeşi uykulu gözleriyle, çatalını zeytine batırıyordu. Ağabeyi, elinde sigarası muzurca gülümsüyordu. Ablası, tavada ki yumurtayı son lokmasıyla sıyırıyordu.Annesi çayından büyük bir yudum aldı.
Nisan akşamı, eve ilk gelen annesi oldu. Elbiselerini çabucak değiştirdi ve mutfağa doğru geçti. Arkasından, eve ağabeyi ile ablası geldi. Onlar da salonda ki yerlerini aldı. Babası her zamanki gibi geç geldi. Erkek kardeşı bugün grip olduğu için okula gitmemişti.
Nisan gecesi, annesinin başında ki yemenisi omuzlarına kadar sıyrılmıştı ve ablası, yerlerde tepiniyor ve bazı bazı elleriylen saçlarını yoluyordu, erkek kardeşinin yüzünde şaşkınlığı okunuyordu. Ağabeyi, bir köşeye sinmiş, sinirli sinirli tırnaklarını kemiriyordu. Babası, sıkıca eliyle kavradığı kemeri tutuyordu.
O gece, ağabeyi; kısa etek giydi diye yasemin’e bir tokat atmıştı ve ablası dayanamamış araya girmişti ve sırayla ailenin diğer fertleri de kavgaya karışmıştı.
Bugün, on yıl geçmişti, en son kavgalarının üzerinden ve neredeyse unutmuştu. Annesini aramak istedi. Ancak, sözcükleri boğazına düğümlendi ve numarayı çevirmeden telefonu çantasına koydu. Aslında, annesinin kollarına ihtiyacı vardı.
Akşam karanlığı da etrafı sarmaya başlamıştı. Nereye gidebileceğini uzun uzadıya düşündü. Baba evine geri dönemeyeceğini çok iyi biliyordu. Hem "kocandır döver de, sever de derlerse " yine ne diyebilir di ki...Nasılsa onu haklı görmeyeceklerdi. Zaten, evlenmeden önce baba evinde de şiddet görüyordu.
Oturduğu banktan usulca ayağa kalktı ve elbisesinin yukarıya kıvrılmış, yerini düzeltti. Vapurdan inen yolcuları göz ucuylan takip etti. Bir süre sonra, otobüslere doğru yöneldi. İki gencin kahkahasını, kuş cıvıltılarına benzetti, birkaç saniye gözlerini yumdu.
Otobüsün, arka koltuğunda yer buldu ve cılız gövdesiylen koltuğu doldurma gayretine girdi. Yanında oturan bayanın boyalı saçlarına baktı ve kremli ellerine...İçinden; kimbilir " peri padişahının kızıdır" dedi. Yüzüne hafif bir tebessüm yer etti ve başında ki yemenisini düzeltti.
Bu gece evinde uyumadı. Çocukluk arkadaşına gitti. Arkadaşı, bir yandan kızıyor, bir yandan üzüluyordu. O adamla nasıl evlenmişti, anlam veremiyordu. Arkadaşına kaç kere uyarmıştı. Bu adam, nişanlıyken de üzerine yürümüştü. O zamanlar, ayrılsın diye gönül koymuştu. Üstelik, aşk evliliği de değildi. Babasının ve ağabeyinin şiddetinden kaçmıştı "yağmurdan kaçarken, doluya tutulmuştu".
Yastığa başını koyar koymaz, çürükleri ve morlukları sızlamaya başladı, gözlerinden sicim gibi yaşlar döküldü.