2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
770
Okunma

Elif Şafak’la Mahrem romanı ile tanıdım. Ve o Elif Şafak’ı çok sevdim. O uzun ve siyah elbiseleri içinde bakire bir rahibeydi benim için. Dokunulmamış, erdemli, ruhani ve sevgi dolu. Zaman geçti, önyargılar beslediğim Orhan Pamuk ile tanıştım. Masumiyet Müzesi’ni çok sevdim. Aynı dönemde Elif Şafak’ın yeni piyasaya çıkan Aşk romanını okudum… İlk kez içimde şüpheler belirdi. Elif Şafak’tan soğudum biraz.
Derken İskender romanı çıktı piyasaya. Artık eski Elif Şafak yoktu, ölmüştü. Kendini kılıktan kılığa sokup kitap kapağı için poz vermesini anlayamamıştım. Ve İskender berbat bir romandı. Le Monte benzeri gazetelerin sayfalarında kendisinden övgü ile bahsedilmesi işin vahametini ortaya koyuyordu. Ben Metis Yayınları ile çalışan Elif Şafak’ı seviyordum ve o ölmüştü artık.
Türkiyeli yazar, -edebiyatçı- olarak adı anılması gereken isim Elif Şafak değil, Orhan Pamuk’tu. Elif Şafak şişirilip havaya bırakılan balondu. İkiyüzlü bir tasavvuf yolcusu, bonus olarak halkımıza armağan edilmiş bir sözde yazardı. Yani bir yazar kendini ancak bu kadar alçaltabilirdi. Bir mankenin bile kredi kardı reklamında oynaması ahlaki olmadığı halde nasıl olur da tasavvuf yolcusu bir yazar, kredi kardı reklamında oynar aklım almıyordu. Ne kadar paracı olursa olsun yine de mantıklı değildi.
Porno roman yazsaydı insanlar bu kadar hafife almazdı.
Elif Şafak! Artık ismini duyduğumda midem bulanıyor. Dinlerarası diyaloğunu da al başına çal, hocanla beraber bol reklamlı günler diliyorum sana. Yazdıklarına inanmadığını, ahmağın teki olduğunu tüm Türkiye halkına kanıtladın. İnsan açlıktan ölse kredi kartı reklamında oynamaz. Sömürücü düzenle bir olan yazar ne anlatırsa anlatsın boş. Dondurma reklamında oynasaydın, seni gördüğümde sadece alaylı şekilde gülümserdim. Ya da bir anne olarak çocuk bezi reklamında oynayabilirdin. En azından daha az laf sayardık sana. Pinhan ve Mahrem romanlarını yazan bir insan nasıl olur da bu kadar şaşırır?
‘’Kıskanıyorsun!’’, ‘’Sen de o kadar tutulsan şaşırırsın!’’, ’’Diğer yazarlara fark atmak istedi!’’ tarzında eleştirilere katılmadığımı belirteyim. Kıskanılacak bir konumda değil. Herkes aynı değil, herkes herkese fark atmak istemez. Sakince ölmek ister bazıları. Bazıları zoru da başarmak istemez. Kolay olanla sakin bir hayat yaşayıp ölür. Zorla kafayı bozanların çoğunluğu hırslı ve açgözlü insanlardır. Öyle başarılı olamadığı için de böyle konuşmaz. Başarılının tanımını da yapmaya gerek yok sanırım.
…
Kadir İnanır gibi bir örnek insanın bile Reklam filmlerinde oynaması da akıl alır şey değildi. Ya bizde akıl yoktu ya da onlarda. ‘’Bu ara param kalmadı, bir iki reklamda oynayayım da eve ekmek götüreyim’’ demek ne kadar mantıklıydı. Yine de bir oyuncunun reklam filmlerinde oynaması o kadar akıldışı bir şey değildi ama eğer topluma örnek bir insan idiyse dikkat etmeliydi. Parası bittiyse bile onurlu şekilde yaşayıp ölmeliydi. Demek ki halkların kardeşliği konusunda edebiyat yapma hakkı kalmamıştı Kadir İnanır’ın.
Sanırım yazar olmak ile edebiyatçı olmak arasında fark vardı. Elif Şafak yazar bile değildi. Yazar edebiyatçıya göre daha sosyaldi. Daha popülerdi. Edebiyatçı olan gerçek yazarlar daha sönüp ve özürlüydü. Hayatla sorun yaşarlardı. Edebiyatçı olmalarına rağmen zaman zaman kendilerini ifade edemezlerdi sözlü olarak.
Bu tanıma uyan kişi Orhan Pamuk.