26
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
3688
Okunma

Yazarı: Zeynep Hanım
Türkçe (Orijinal Dili: İngilizce)
193 S. -- 3. Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 21 cm
ISBN: 9789758454327
Editör: Grace Ellison
Çeviri: Nuray Fincancıoğlu
Emekli olduktan sonra vaktimin çoğunu okumaya ayırdım. Çok isteyip de alıp okuyamadığım kitaplara…
Daha önce de bahsettiğim gibi eski kitapları okumayı çok seviyorum. Hele hele bu kitapları kadınlar yazdı ise daha çok seviyorum. Onların kalemi ile onların ruhuna inmek oldukça ilginç geliyor bana. Hem de bizden yıllarca önce yaşamış kadınlar…
Teknolojiden yoksun bu kadınlar hayatlarını nasıl idame ettirmişler, yaşamlarının güzel ve zor yanlarını merak ediyorum. Kim etmez ki…
İşte bu amacımı gerçekleştirmek için ilçemizim kütüphanesine gidip üye oldum. İlk aldığım kitap yine bir kadının kaleminden;
“ Özgürlük Peşinde Bir Osmanlı Kadını”
Kitabın konusu, Abdülhamid rejiminden kaçan iki kız kardeşin kaçmadan önce Türkiye’deki zorlu yaşamı ve kaçtıktan sonra düşündükleri Avrupa ile gördükleri Avrupa hakkında yaşadıkları düş kırıklığı…
Yalnız bu romanı anlatmadan önce, bu romanın yazılmasına vesile olan diğer roman ve yazarından bahsetmeden geçmek olmaz, yoksa bütün yazılanlar havada kalır.
O kişi (Les Desenchantees) MUTSUZ KADINLAR, romanını yazmasaydı Zeynep Hanım, ne ülkesinden kaçacaktı ne de böyle bir roman yazılacaktı.
Bu kişi ünlü romancı, Türk dostu Pierre Loti’dir. O dönemlerde, adeta kafeste yaşayan kadınların yaşamını anlatır.
Romanın kahramanı üç kadındır. (Cenan) adı ile Madam Lera, (Zeynep) adıyla Zinnur, (Melek) adı ile Nuriye gerçek kişilerdir. Zinnur ile Nuriye kardeştirler. Bunlar, dönemin dışişlerinde şöhreti olan Nuri Beyin kızlarıdır.
Aslında Nuri Bey’de Fransız kökenlidir. Babası Reşat Bey, Kırım Savaş’ında Türkiye’ye gelen ve Müslümanlığı kabul ederek buraya yerleşen Marki de chateauneufdür.
Fransız kökenli olan Madam Lera’nın İstanbul’a gelişinin öyküsü şöyle: 1899 yılında (Lahey) deki konferansta Osmanlı Devletini eski (Petersburg) elçisi - Turhan Paşa temsil etmektedir. Osmanlı heyetinin çalışmalarında süratli Fransızca yazabilecek bir sekretere ihtiyaç vardır. Bu görev, genç, zeki ve güzel bir dul olan Madam Lera’ya verilir. Turhan Paşa, Madam Lera’dan o derece memnun kalır ki, Babıali’deki Fransızca yazışmalarda kullanılmak üzere beraberinde İstanbul’a getirir. Ne var ki o dönemde Osmanlı yönetiminde kadınlara yer yoktur.
Hele Babıali’deki görevliler arasında yabancı bir kadının görülmesi mümkün değildir. Bu bakımdan Madam Lera, dönemin dış işlerinde önemli bir görevde bulunan Nuri Beyin evine yerleştirilir. Çünkü Nuri Beyin evinde birçok yabancı dil gibi Fransızca da konuşulmaktadır. Kızları, Fransız mürebbiyeler tarafından eğitilmiştir.
Nuri Bey, tam bir batılı aile reisidir. Turhan Paşa tarafından evine yerleştirilen Madam Lera, Nuri Beyin üç kızıyla bir oğluna ablalık yapar. Bu evin fertlerinden biri gibidir. Madam Lera, bu suretle Babıali’de görülmekten gizlemiş olur.
Madam Lera, o dönemin koşulları içerisinde kafes arkasında yaşayan kadınların hayatını - daha önce Aziyade romanıyla Osmanlı yaşamından bir bölüm aktarmış olan-Pierre Loti’ye anlatmak ister.
Pierre Loti, o yıllarda İstanbul’da görevli bir deniz subayıdır. Madam Lera, Nuri Beyin kızları Zinnur ve Nuriye ile birlikte Pierre Loti’ye Fransızca bir mektup gönderirler. Onu kendilerini dinlemek üzere, Sultan Ahmet civarında oturan Nuri Beyin kızlarının eski dadısının evlerine çağırırlar. Madam Lera’yla Nuri Beyin kızları yüzleri kapalı olarak - eski dadılarının evinde - Pierre Loti’yle bir kaç kez görüşürler. Madam Lera, kendisini bir Türk kadını olarak tanıtır. Pierre Loti buna inanır. Görüşmelerin konusu, Türk kadınlarının kafes arkasındaki baskılı yaşamıdır. İşte (Les Desenchantees) MUTSUZ KADINLAR, romanı bu suretle oluşur.
Pierre Loti’nin Les Desenchantees (MUTSUZ KADINLAR) romanı Paris’te yayınlanınca, edebiyat dünyasında bomba etkisi yaratır. Paris sosyetesinde büyük ilgi uyandıran roman, bol miktarda İstanbul’a gönderilir. İstanbul sosyetesi, Levantenler* ve yüksek düzeydeki devlet görevlileri tarafından ilgiyle okunur. Roman değişik yorumlara neden olur ve Abdülhamid, Nuri Beyin evini göz hapsine aldırır; bu da yetmezmiş gibi ta haremlerine kadar arama yaptırır. Nuri Beyin kızları, Abdülhamid’in sert rejimi, çevrenin baskısı ve dedikodularıyla adeta horlanırlar. Hayatları çekilmez bir hal alınca arkadaşları Amerikan Büyükelçisinin kızının yardımıyla - kıyafet değiştirerek - Paris’e kaçarlar.
Böylece Abdülhamid baskısından kurtulduklarını sanan Zeynep ile Melek, kaçtıktan sonra anlarlar ki; Türk kadını için herhangi bir Avrupa ülkesindeki özgürlüğün, tavadan ataşe atlamaktan farksız olduğudur.
Roman, romanın kahramanı ve yazarı Zeynep Hanım tarafından yaşadıklarını, düşündüklerini daha sonra kitabın editörü de olacak olan Grace Ellison’a yazdığı mektuplardan oluşuyor. Bir süre İstanbul’da da yaşamış olan Ellison ise, Zeynep’in bu mektuplarına Osmanlı ülkesiyle ilgili izlenimlerini, düşüncelerini iliştirmiş. Kitap, bir bakıma 20. yüzyıl başlarında İstanbullu bir kadının Batı hayatı ve kültürüne bakışı ile bir İngiliz kadınının son dönemlerindeki Osmanlı kadınının konumuna bakışını buluşturuyor.
Roman güzel bir Türkçe, zengin kelime dağarcığı ile yazılmış, yanlış bilinen birçok konuya açıklık getirmiştir. Harem, bunlardan biridir…
“Harem sözcüğü Arapça’ da “kutsal ya da yasak” anlamındaki “mahrem”den gelir ve Doğunun hiçbir sözcüğü bu denli yanlış anlaşılmamıştır. Harem bir zevceler koleksiyonu değildir; Türk evlerinde yalnızca kadınların kullandığı odalardır. Bir Türk’e haremi olup olmadığını sormak, bir İngiliz’e eşinin özel bir odası olup olmadığını sormak kadar anlamsızdır.”
Zeynep Hanım, iyi yetişmiş, en az beş altı yabancı dili anadili gibi konuşan bir kadındır. Türkiye’den kaçtıktan sonra Avrupalıların kendileri hakkındaki düşüncelerini öğrendikçe kahroluyor ve Paris’ten giyinmekle modernleşilemeyeceğinin altını çizmek için şöyle diyor; “Batılılar bizi hâlâ arzuhalcilerin hizmetine muhtaç kadınlar olarak görüyorlar! Bizi, onlara büyük hayranlık duyan bizi, bir erkeğin birçok karısından biri olarak düşünüyorlar. Oysa çokeşlilik Türkiye’de hemen hemen tümüyle ortadan kalktı.”
Roman kahramanı Zeynep Hanım, sorgulanmayı sevmeyen, özgüveni yüksek bir kadındır. Gittiği bir misafirlikte Batılı bir kadının; babanızın kaç karısı var sorusuna; babanızınki kadar madam, diyerek terslemiştir.
Kitaptaki genel düşünce, Batılılar biz Türklerin hakkında dün ne düşündülerse bugünde düşüncelerinde fikrisabitler.
Batılıların fikrisabitliği Zeynep Hanımın o denli ağırına gider ki; “Türkiye üzerine yazılmış her on kitaptan dokuzunun yakılmasını ne kadar isterdim. Türk, ne denli haksızca eleştirilmiştir ve kadınlar hakkında ne saçmalar yazılmıştır” diyerek ülkesinden kaçtığına pişman olur; ülkesinde başına gelebileceklere aldırmadan, şapka koleksiyonunu orada bırakıp, modası geçmiş siyah çarşafını giyerek geldiği gibi bir gemiye binip geri dönmüştür.
Levanten: Doğu Akdeniz ülkelerinde yerleşen ve ticari etkinliklerde bulunan Avrupa kökenli kişiler.
Kaynak: T.C. Kültür Bakanlığı Salihli Halk Kütüphanesi
07.11.2014 /Emine UYSAL