Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Emine Yılmaz Dereci
Emine Yılmaz Dereci

Mutlu Olmanın Sırrı

Yorum

Mutlu Olmanın Sırrı

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

996

Okunma

Mutlu Olmanın Sırrı

Mutlu Olmanın Sırrı


Zümranur son günlerde kederliydi. Evin içinde yüzü asık dolaşıyordu. Ailesi onun için endişelenmeye başlamıştı. Anne ve babası neden üzgün olduğunu sorduklarında bilmiyorum cevabını alıyorlardı. Bir gün ninesi onu ve ağabeyini yanına çağırdı. Onlara güzel bir masal anlatacağını söyledi. Ağabeyi masal dinleyeceğine sevinirken Zümranur sessizce ninesinin yanına dudaklarını büzerek oturdu. Nine tatlı diliyle masala başladı.

-Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir ayıcık yaşarmış şen ormanın içinde. Korkmazmış kurttan kuştan, ürkermiş sineklerden. Sinekler vızır vızır, her an kaçmaya hazır. Koşturdum peşlerinden. Bir sinek iki sinek, üç sinek. Sayamam sayılmıyor, ayıcık bana gülüyor. Torunum hala surat asıyor. Koyulalım biz yola, toz pembe bulutlarla. El sallayıp dostlara, başlayalım masala.

Çok uzak diyarlarda, yüksek dağları, verimli ovaları, coşkun akan nehirleri olan bir ülke varmış. Güzel evleri, çiçekli bahçeleri, mutlu mesut insanları bu ülkeyi değerli kılıyormuş. Ülkenin padişahı, eşi ve çocuklarıyla güzel bir sarayda yaşarmış. Kendisini üzen tek şey, küçük kızının mutsuz olmasıymış. Dünyalar güzeli Sultan son zamanlarda yüzü asık geziyormuş. Alıngan, sinirli, düşüncesiz, kuruntulu birine dönüşen güzele ne olduğunu merak konusuymuş. Padişah sonunda dayanamamış, vezirini yanına çağırmış;

-Yaklaş Hasan paşa, birkaç hafta içinde ülkemdeki en mutlu kişileri huzuruma getirmeni istiyorum. Eğer kızıma nasıl mutlu olacağını öğretirlerse, onları altına boğarım.

Vezir ’ Emredersiniz padişahım ’ diyerek düşmüş yollara. Ülkeyi bir baştan bir başa taramış, sonunda çok mutlu olduklarını söyleyen beş on kişiyi padişahın huzuruna çıkarmış. Padişah eşi ve çocukları bu gelen kişileri süzmeye başlamışlar. Hepsi mutlu görünüyormuş. Padişah gelen kişilerden birine şu soruyu sormuş;

- Senin mutluluğunun sebebi nedir?

Kısa boylu, yüzünde tatlı bir tebessüm olan kişi cevap vermiş;

- Her işi yapabiliyorum, gencim, sağlıklıyım, sevdiklerimle beraberim, mutluluğumun sebebi bunlar, ’ demiş.

Padişah güzel diyerek kızına bakmış. Mutlu olması için o da bunlara sahipmiş ama demek yeterli değilmiş. Kederli hali yüzünden belliymiş. Bir süre düşünen Padişah sonra diğer kişiye dönüp,

-Senin mutluluğun sebebi nedir? ’

- Okudum, bilgi sahibi oldum, zenginim, ondan mutluyum.

Bu cevap da güzelmiş. Padişah verilen cevaplardan memnunmuş. Ama kızının kalbine dokunacak cevabı henüz alamadığına eminmiş. Çünkü sultanın yüzü yine asıkmış.

Padişah diğerlerine de sormuş, çeşitli cevaplar almış. Hiç biri istediği cevap değilmiş. Tam ümidi kesmişken en geride yirmili yaşlarda, üstündeki giysilerden fakir olduğu belli olan bir genç görmüş. Padişahla göz göze gelmişler. Gencin duruşu, bakışı ben çok mutluyum diyormuş adeta.

. Padişah, sen konuş demiş ’ Nedir mutlu olmanın sırrı’ Genç biraz öne çıkıp tek kelime etmiş.

-Sevmek

Padişah gülümseyerek’ Peki neyi sevmek seni bu kadar mutlu ediyor.’ demiş. Genç cevap vermiş;

-İnsanları, hayvanları, ağaçları, çiçekleri, kuşları, güneşi, havayı, suyu, toprağı, bulutları, güneşi, rüzgarı...
Anlatmış anlatmış. Herkes şaşkınlıkla onu dinliyormuş. Sonunda,
- Padişahım ben, sevdiğim şeyleri anlatmakla bitiremem, kısacası Yunus Emre’nin dediği gibi seviyorum yaratılanı, yaratan da ötürü demiş. Sevme duygumu da benden kimse alamaz, hep benimle. En değerli hazinem.

Sonra padişahın küçük kızına bakarak;

-Kalbim attığı sürece de Allah’ı ve yarattıklarını seveceğim. Geçici değil mutluluğum. Sevmek her zaman mutlu olmanın tek yolu Sultanım.

Padişahın kızı gencin sözlerinden etkilenmiş. Yüzü gülmüş. Gence sevgiyle bakmış. Aslında kendiside sevgi doluymuş. Kendi kalbine denk birini bulamadığı için günlerini üzgün geçiriyormuş. Aradığını bulunca dünyalar onun olmuş. Bu masalın sonu nasıl bitmiştir sizce çocuklar…

-Kırk gün kırk gece düğünleri olmuştur kesin.

-Evet.

Zümranur ninesine sevgiyle bakmış. Neşe içinde evin içinde dolaşmaya başlamış. Arada bir kendi kendine mırıldanıyor muş. ‘’ Ailemi ve çiçekleri seviyorum hemde çok. Yağmur damlalarını seviyorum, toprağı, evleri, parkı, kırmızı ayakkabılarımı, bez bebeğimi, boya kalemlerimi seviyorum. Sevdiğim ne çok şey varmış meğersem. Gökyüzünü, bulutları...

Ağabeyi,

-Sus Zümranur, yeter. Anladık her şeyi seviyorsun. Sevmek senden alınamayacak tek hazinen, anladık. Sus artık ders çalışamıyorum.

-Senide çok seviyorum Ağabey.

Emine Yılmaz Dereci

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Mutlu olmanın sırrı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Mutlu olmanın sırrı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Mutlu Olmanın Sırrı yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL